Dava Ne Kadar Sürer
Dava Ne Kadar Sürer
Açtığımız/açacağımız dava ne kadar sürer, Dava açarsak ne kadar zamanda sonuçlanır, Dava çok uzun sürer mi soruları avukatlara en sık sorulan sorulardandır. Bu sorular ya davayı açmadan önce veya dava açıldıktan sonra avukata mutlaka sorulur. İşin ilginç ve acayip yönü şudur ki cevabı bu kadar merak edilen “Dava ne kadar sürer“, “Dava ne zaman biter” sorularının cevabı yoktur! Yoktur derken, belli değildir yani.
Bir davanın ne kadar süreceği, davanın ne zaman biteceği sorularının cevapları her dava türüne, hatta her dosyaya göre değişkenlik göstermektedir. Bir avukatın bu sorulara daha dava açılmadan önce kesin, net cevap vermesi mümkün de değildir, doğru da değildir. Çünkü açılacak davada öngörülemeyen bir çok faktör meydana gelebilir ve bunlar davanın uzamasına sebep olabilir veya çabuk neticelenmesine katkı yapabilir. Bu da avukatın dava başında öngördüğü sürede yanılmış olmasını sonuçlayabilir.
Bu sebeple Veysel Danış bu soruları mümkün mertebe cevaplamamaya çalışmaktadır. Yanlış bir öngörü yaparak hataya düşeceğime ve müvekkilimin yanılmasına sebep olacağıma, varsın soru cevapsız kalsın diye düşünmekteyim. Buna rağmen bu soruların cevaplarını istemekte ısrarcı olan bazı müvekkillere cevap vermek zorunda kalıyorum ama ifade ettiğim sürenin “tahmini” olduğunu ve bu süreyi değiştirebilecek bir çok faktör olduğunu da mutlaka belirtiyorum.
Dava ne kadar sürecek?
Hemen hemen bütün müvekkiller davalarının çabuk bitmesi telaşındadır. Davalarının en çabuk, en hızlı şekilde bitmesini isterler. Tıbbi hata (malpraktis) sebebiyle sakat kalan ve 6 sene boyunca tazminat davası açmamış olan bir kişi daha ilk görüşmemizde “Bu dava ne kadar sürer” diye sorması çok ilginç gelmişti bana. Çünkü tıbbi hata (malpraktis) sebepli tazminat davalarının açılabilmesi için öngörülen zamanaşımı süresi 5 senedir. Tıbbi hatadan zarar görüp sakat kalan kişi 6 sene bekleyip zamanaşımını kaçırmış! Tazminat davası için görüştüğünde avukata zamanaşımı süresini kaçırdığı halde dava açılabilir mi, açılırsa neticesi ne olur sorularını sormuyor. Ceza avukatı ile görüştüğünde “Mağdur olmamıza sebep olan doktor ceza alacak mı?” diye sormuyor! Dava ne kadar sürecek diye soruyor! Bu ve şahit olduğum bir çok örnek insanların davalarının hızlı neticelenmesine çok önem verdiklerini gösteriyor.
Elbette ki avukat da, hakim de takip etmekte oldukları dosyaların bir an önce neticelenmesini, karara ulaşılmasını arzu ederler. Fakat kanunun öngördüğü bir usul vardır (ki Usul Hukuku hukuk fakültelerinin temel derslerinden biridir) ve bütün davalar bu usullere göre yürütülmek zorundadır. Bu usuller de davaların uzamasına sebep olmaktadır. Bunda ne avukatın, ne hakimin bir suçu yoktur.
İşin özüne bakarsak, bir davanın ne kadar çabuk neticeleneceğine bu kadar odaklanmanın yanlış bir tutum olduğunu, asıl odaklanılması gereken davanın kazanılıp-kaybedilmesi noktası olduğunu görürüz. Bütün davalar “kazanmak için” açılır. Bir dava çok hızlı neticelenmiş de olsa red edildikten sonra ne fayda! Davanın çabuk neticelenmesi elbette mühimdir. Fakat davanın kazanılması ondan kat be kat daha mühimdir.
Bir lokantaya gittiğimizde yemeğin bizi fazla bekletmeden önümüze gelmesi tabii ki önemlidir. Fakat yemek servisinin hızlı olmasından daha da mühimi önümüze gelen yemeğin “lezzetli” olmasıdır. Önümüze gelen yemek kötü olduktan sonra çabuk gelse ne, geç gelse ne… Yenmiyor ki!
Acemi aşçı yemeği çabuk isteyen müşteriyi memnun etmek için ya yemeği daha pişmeden çiğ-çiğ müşterinin önüne getirir, ya da çabuk pişsin diye altındaki ateşi fazla harlar, harlı ateş de yemeği yakar; yanmış yemeği getirir müşterinin önüne.
Usta aşçı ise yemeğin çabuk pişmesine özen gösterir. Ama çabuk pişmesi kadar yemeğin lezzetli olmasına da dikkat eder.
Hukuk yemekten, dava yemek pişirmekten daha az önemli olabilir mi? Çoğu insanın hayatında 1 tane davası olur. Halbuki her gün 3-4 defa yemek yiyoruz. Az pişmiş veya çok pişmiş, lezzetsiz bir yemek yemekten bir şey olmaz. Ama bir dava kaybedilince davaya konu olan hak alınamamış, maksat elde edilememiş olur.
Lezzetli bir yemek için aşçınıza gösterdiğiniz sabrı avukatınıza da göstermenizi istemenin normal bir istek olduğunu düşünüyorum.
Hülasa-el kelam (sözün özü) olarak şunu söylemek isterim: Avukatınız davanızı takip ederken davanızın kazanılmasına odaklanın. Dava ne kadar sürer, dava ne kadar zamanda sonuçlanacak sorularına değil.