Hedef gözetmeksizin yaralama kastıyla ateş etme

Hedef gözetmeksizin yaralama kastıyla ateş etme

Her olay kendi içinde özel durumlar arzeder. Hedef gözetmeksizin yaralama kastıyla ateş etme halinde işlenen suç, “kasten yaralama” veya “kasten öldürmeye teşebbüs” olarak değerlendirilebilir.

Konu ile ilgili emsal olabilecek bir Yargıtay kararını aşağıda bulabilirsiniz:

CEZA HUKUKU • İŞÇİLERİN ÜSTÜNE ATEŞ AÇILMASI • HEDEF GÖZETMEMEKSİZİN YARALAMA SUÇU • TAHRİK
Özet
Hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5728 Sayılı Kanunun 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde ve seçenek yaptırımların uygulanıp uygulanmayacağı tartışıl-mamasında hukuka uyarlık bulunmadığından karar bozmayı geciktirmiştir.
YARGITAY 1. CEZA DAIRESI E: 0000/0 K: 0000/0 T:
Nuri , Ahmet ile Faysal’ı ayrı ayrı kasten öldürmeye tam derecede teşebbüsten ve izinsiz silah taşımaktan sanık Şenol’un yapılan yargılanması sonunda: Hükümlülüğüne ilişkin (EYÜP) Birinci Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 31.05.2006 gün ve 511/298 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava dosyası C. Başsavcılığından tebliğname ile Dairemize gönderilmekle: incelendi ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
TÜRK MİLLETİ ADINA

1- Sanığın hedef gözetmeksizin yaralama kastıyla işçilerinin üzerine tabanca ile ateş ettiği, ancak bozma gerekçesinde de açıklandığı üzere mağdur Nuri’nin yaralanması üzerine sanığın elinden tabancayı almak istemesi üzerine ikinci kez karın bölgesinden Nuri’yi yaraladığı, bu mağdura karşı suç kastı değişmekle birlikte, diğer mağdurlar Ahmet ve Faysal’a yönelen eylemlerinde suç kastı değişmediğinden, tebliğnamedeki mağdurlar Faysal ve Ahmet’e yönelen eylemlerinin de öldürmeye kalkışma suçunu oluşturduğuna ilişkin düşünce benimsenmemiştir.

2- Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçlarının sübu-tu kabul oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde mağdurlar Ahmet ve Faysal’ı yaralama ve 6136 Sayılı Yasaya muhalefet suçlarının niteliği tayin, cezayı azaltıcı takdiri tahfif sebebinin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma sebepleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık müdafiinin yasal savunma şartları oluştuğuna, silahın kazaen patladığına TCK’nın 459. maddesinin uygulanması gerektiğine, tahrik bulunduğuna, berat etmesi gerektiğine ilişkin ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,

Ancak,

A) Sanığın işyerinde çalışan mağdurların ücretlerin ödenmemesi nedeniyle olay günü diğer işçilerle birlikte çalışmayacaklarını bildirmeleri üzerine, sanık ile bir süre görüştükleri, bilahare sanığın tabancasıyla mağdurların üzerine ateş etmeye başladığı, üç mağdurun da bu atışlarla yaralandığı, mağdur Nuri’nin yaralı halde sanığın elinden tabancayı almaya çalıştığı bu sırada ikinci kez sanık tarafından karın boşluğundan yaralandığı olayda, sanığın öldürmeye elverişli tabanca ile yaralı halde kendisine engel olmak isteyen mağdur Nuri’yi yakın mesafeden ikinci kez karın boşluğuna ateş ederek yaralaması nedeniyle hedef alman bölge ve meydana gelen zarara göre bu mağdura yönelen eyleminin öldürmeye kalkışma suçunu oluşturduğu düşünülmeden, yaralama olarak kabulüyle suçların vasfında hataya düşülmesi,

B) Mağdur Ahmet’i yaralama, mağdur Faysal’ı yaralama ve 6136 Sayılı Yasaya muhalefet suçlarından kurulan hükümlerde;

a) Hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5728 Sayılı Yasanın 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

b) 6136 Sayılı Kanuna muhalefet suçunda, 5237 sayılı TCK’da düzenlenen seçenek yaptırımların uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışılmaması,

C) Kabul ve uygulamaya göre de;

Mağdur Ahmet ve mağdur Faysal’ı yaralama suçlarından kurulan hükümlerde;

Hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5728 Sayılı Yasanın 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Yasaya aykırı olup, sanık müdafıinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde görüldüğünden, hükümlerin BOZULMASINA, CMUK’un 326/son maddesi uyarınca mağdur Nuri’ye karşı eyleminde verilen hükümde ceza süresi yönünden kazanılmış hakkının korunmasına, sanığın mağdur Ahmet’e karşı eyleminin öldürmeye kalkışma suçunu oluşturduğuna ilişkin olarak sayın Üye Şerafettin İste’nin karşı görüşü ve bu suç yönünden oyçokluğu ile diğer yönlerden oybirliği ile 26.0.2008 gününde karar verildi.

KARŞI GÖRÜŞ

Sanık Şenol’un ücretlerini alamadıklarından dolayı işi bırakıp, haklarını isteyen işçilere kızdığı, bağırıp çağırdığı, topluluğun önünde bulunanlara tabanca ile atış ederken kendisine yakm mesafede bulunanlardan mağdur Ahmet’in hayati bölgelerini hedef alarak üç defa ateş ettiği, onu sol klavikula distalde kurşun giriş deliği, sol gluteal bölgede kurşun deliği, saat (6) hizasında anal kanal bitişiğinde kurşun deliği, ayrıca sağ sıkratumda ve penis ventral yüzde kurşuna bağlı travma, sağ sıkratumda ekimoz olacak şekilde yaraladığı, sonuçta mağdur Ahmet’in hayati tehlike oluşmadan (15) gün iş ve güce engel olacak şekilde yaralandığı anlaşılmıştır.

Merminin tesadüfen yumuşak dokulardan seyretmesi nedeniyle, hayati tehlike oluşmaması, sanığın kastının yaralama olduğunun göstergesi olamaz, sanık yakın mesafeden, elverişli aletle (tabanca) ile üç el ateş etmiş olmasına göre kastı öldürmeye teşebbüstür. Sanığın kastı yaralama olsa idi mesafe yakın olduğuna göre, ayaklarına ateş edebilirdi. Nitekim diğer mağdur Nuri’nin de durumu aynıdır. Sayın çoğunluk sanığın Nuri’ye olan eylemini adam öldürmeye teşebbüs olarak nitelemiştir.

Açıkladığım nedenlerle, sanığın mağdur Ahmet’e olan eylemini yaralama olarak kabul eden mahkeme kararının CMUK’un 326/son maddesinin göz önüne alınması ihtarı ile bozulması gerektiği görüşü mağdur Ahmet’e yapılan eylemle ilgili olarak sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum.

Ş. İ. Üye

Doktor, Doctor,

Yeğenim ameliyattan sonra vefat etti şikayetçiyiz

Yeğenim ameliyattan sonra vefat etti şikayetçiyiz

Sekiz yaşındaki yeğenim kasığında ağrı olduğu için doktora götürüldü. Doktor ameliyat edilmesi gerektiğini söyleyip ameliyat etti.

Ameliyattan sonra yeğenim kusmaya başladı. Defalarca kustu. Hemşire önce kusma normal dedi. Sonra nöbetçi doktora söyleyip müdahale ettiler. Yeğenimin kusmaları durmuş ama bu sefer de kasılmalar başlamış. Nöbetçi doktorlar müdahale etmiş. Durumunda düzelme olmayınca başka bir hastaneye sevk etmişler.

Öbür hastanede yeğenim hemen tekrar ameliyata alındı. Ama bir kaç gün sonra yeğenim vefat etti.

Biz doktorun yeğenimi yanlış ameliyat yaptığını ve ameliyat sonrası da yeğenimle ilgilenmediğini düşünüyoruz. Yeğenimin ölümünde doktorun rolü olduğunu düşünüyoruz. Doktordan şikayetçi olmayı düşünüyoruz. Ne yapmamızı önerirsiniz?

*

Anlattıklarınız ışığında olaya baktığımızda yeğeninizin ameliyattan sonra vefat etmesinde ameliyat eden doktorun veya diğer sağlık personelinin bir suçu veya ihmali olup olmadığının ortaya çıkarılması için araştırma yapılması gerektiği kanaatindeyiz; ki bu da ceza yargılaması ile olacaktır.

İlgili kişiler hakkında ceza davası açılması için şikayetçi olabilirsiniz.

Adli Tıp incelemesi ve diğer araştırmalar neticesinde yeğeninizin vefat sebebi ortaya çıkarılıp hata veya kusurları varsa sorumluların cezalandırılmaları gerekir.

Tüm süreçler oldukça karmaşık işlemler gerektiren üzücü ve yorucu olacaktır. Bir ceza avukatı ile görüşüp destek almanızı öneriyorum.

*

Konu ile ilgili emsal olabilecek bir Yargıtay kararını aşağıda bulabilirsiniz:

12. Ceza Dairesi 2016/2636 E. , 2016/12718 K.

“İçtihat Metni”
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle öldürme
Hüküm : CMK’nın 223/2-c maddesi gereğince beraat

Taksirle öldürme suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Katılanlar vekilinin, sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Olay tarihinde, 8 yaşında olan ölenin, sol kasıkta ağrı şikayeti ile sanığın genel cerrahi uzmanı olarak çalıştığı … Devlet Hastanesi’ne ailesi tarafından getirildiği, sanık doktor tarafından yapılan muayene sonucunda ölene inguinal herni tanısı konularak sanık doktor tarafından 04.03.2009 tarihinde ameliyat edildiği, ölenin ameliyattan 15 dakika sonra kusmaya başladığı, bu durumun aralıklarla saat 12.00 ‘a kadar devam ettiği, durumdan haberdar edilen hemşirenin, kusma halinin normal olduğunu söylediği, saat 14.30 sıralarında ölenin kusmuğunun renk ve yapı değiştirmesi üzerine hemşire tarafından anestezi doktorunun durumdan haberdar edildiği ve anestezi uzmanının önerisi üzerine ölene emadur fitil uygulandığı ancak kusmaların devam etmesi üzerine kusma önleyici ilaç tedavisine başlandığı, saat 22.30 sıralarında ölenin kusmalarının azaldığı ancak kasılmaların başladığı, ölenin gece saat 02.00 sıralarında durumunun ağırlaşması üzerine anestezi uzmanı ve nöbetçi doktorun sabah saat 06.00’a kadar ölene müdahale ettikleri, saat 07.00’da Kocaeli Devlet Hastanesi’ne sevkinin yapıldığı, sevk edildiği hastaneye entübe, şuur kapalı kabul edilen ölenin 10.03.2009 tarihinde ameliyat sonrası gelişen aşırı kusmaya bağlı elektrolit dengesizliği ve gelişen komplikasyonlar (akciger ödemi, beyin ödemi) sonucu öldüğü olayda; Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu’nun 05.10.2011 tarihli raporunda ” Tıbbi belgelere göre Op.Dr. …’in koyduğu tanı ve yaptığı ameliyat tıp kurallarına uygun olduğu ancak postoperatif dönemde hastanın vizitini yapmamasının eksiklik olduğu”nun belirtilmesi ile yine Dairemizin 07.07.2014 tarih, 2013/21844 esas, 2014/16693 karar sayılı bozma ilamı sonrası alınan Adli Tıp Genel Kurulu’nun 27.08.2015 tarihli raporunda belirtildiği üzere ” …. küçüğün ölümünün ameliyat sonrası gelişen aşırı kusmaya bağlı elektrolit dengesizliği ve gelişen komplikasyonlardan (akciğer ödemi, beyin ödemi) meydana gelmiş olduğu, Op.Dr. … tarafından hastanın yatışı yapılarak ameliyat öncesi ameliyata hazırlanması, yapılan tetkikler ile tıbbi belgelere göre ameliyat kararı verilmesi ve yapılan ameliyatın tıbben uygun olduğu, ancak Op.Dr. …’in ameliyat sonrası serviste kontrol muayenesini yapmamasının bir eksiklik olduğu, ancak hastanın şikayetlerinin gece başladığı, Op.Dr….’in nöbetçi olmadığı, gece boyunca aranmadığı için klinik durumundaki kötüleşmeden haberi olmadığı, hekimin hastanın sevk edildiğini ertesi sabah öğrendiği birlikte değerlendirildiğinde; kişinin ölümü nedeniyle Op. Dr. …’e kusur atfedilemeyeceği, bu eksik eylem ile ölüm arasında illiyet bağı bulunmadığı, kişinin ameliyat sonrası takip, tedavi ve sevk işlemlerine katılan ilgili diğer hekimlere ve yardımcı sağlık personeline kusur atfedilemeyeceği’nin belirtilmesi karşısında; sanığın eylemi ile netice arasında illiyet bağının kesin bir şekilde kurulamadığı, bu nedenle sanığın taksirle öldürme suçundan sorumlu tutulamayacağı ancak bahsedilen raporlar ve tüm dosya kapsamından sanığın ameliyat sonrasındaki süreçte gerekli takip ve kontrol muayenesini yapma konusundaki ihmali nedeniyle, eyleminin TCK’nın 257/2. maddesindeki ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin, yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 16.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

"Veysel Danış'a Danış'ırsam bilirim"
diyorsanız Tıklayın