Hedef gözetmeksizin yaralama kastıyla ateş etme

Hedef gözetmeksizin yaralama kastıyla ateş etme

Her olay kendi içinde özel durumlar arz eder. Hedef gözetmeksizin yaralama kastıyla ateş etme halinde işlenen suç, “kasten yaralama” veya “kasten öldürmeye teşebbüs” olarak değerlendirilebilir.

Konu ile ilgili emsal olabilecek bir Yargıtay kararını aşağıda bulabilirsiniz:

CEZA HUKUKU • HEDEF GÖZETMEMEKSİZİN YARALAMA SUÇU • TAHRİK • CEZA AVUKATI • İŞÇİLERİN ÜSTÜNE ATEŞ AÇILMASI •
Özet
Hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5728 Sayılı Kanunun 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde ve seçenek yaptırımların uygulanıp uygulanmayacağı tartışılmamasında hukuka uyarlık bulunmadığından karar bozmayı geciktirmiştir.
YARGITAY 1. CEZA DAIRESI E: 0000/0 K: 0000/0 T:
Nuri , Ahmet ile Faysal’ı ayrı ayrı kasten öldürmeye tam derecede teşebbüsten ve izinsiz silah taşımaktan sanık Şenol’un yapılan yargılanması sonunda: Hükümlülüğüne ilişkin (EYÜP) Birinci Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 31.05.2006 gün ve 511/298 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava dosyası C. Başsavcılığından tebliğname ile Dairemize gönderilmekle: incelendi ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
TÜRK MİLLETİ ADINA

1- Sanığın hedef gözetmeksizin yaralama kastıyla işçilerinin üzerine tabanca ile ateş ettiği, ancak bozma gerekçesinde de açıklandığı üzere mağdur Nuri’nin yaralanması üzerine sanığın elinden tabancayı almak istemesi üzerine ikinci kez karın bölgesinden Nuri’yi yaraladığı, bu mağdura karşı suç kastı değişmekle birlikte, diğer mağdurlar Ahmet ve Faysal’a yönelen eylemlerinde suç kastı değişmediğinden, tebliğnamedeki mağdurlar Faysal ve Ahmet’e yönelen eylemlerinin de öldürmeye kalkışma suçunu oluşturduğuna ilişkin düşünce benimsenmemiştir.

2- Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçlarının sübu-tu kabul oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde mağdurlar Ahmet ve Faysal’ı yaralama ve 6136 Sayılı Yasaya muhalefet suçlarının niteliği tayin, cezayı azaltıcı takdiri tahfif sebebinin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma sebepleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık müdafiinin yasal savunma şartları oluştuğuna, silahın kazaen patladığına TCK’nın 459. maddesinin uygulanması gerektiğine, tahrik bulunduğuna, berat etmesi gerektiğine ilişkin ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,

Ancak,

A) Sanığın işyerinde çalışan mağdurların ücretlerin ödenmemesi nedeniyle olay günü diğer işçilerle birlikte çalışmayacaklarını bildirmeleri üzerine, sanık ile bir süre görüştükleri, bilahare sanığın tabancasıyla mağdurların üzerine ateş etmeye başladığı, üç mağdurun da bu atışlarla yaralandığı, mağdur Nuri’nin yaralı halde sanığın elinden tabancayı almaya çalıştığı bu sırada ikinci kez sanık tarafından karın boşluğundan yaralandığı olayda, sanığın öldürmeye elverişli tabanca ile yaralı halde kendisine engel olmak isteyen mağdur Nuri’yi yakın mesafeden ikinci kez karın boşluğuna ateş ederek yaralaması nedeniyle hedef alman bölge ve meydana gelen zarara göre bu mağdura yönelen eyleminin öldürmeye kalkışma suçunu oluşturduğu düşünülmeden, yaralama olarak kabulüyle suçların vasfında hataya düşülmesi,

B) Mağdur Ahmet’i yaralama, mağdur Faysal’ı yaralama ve 6136 Sayılı Yasaya muhalefet suçlarından kurulan hükümlerde;

a) Hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5728 Sayılı Yasanın 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

b) 6136 Sayılı Kanuna muhalefet suçunda, 5237 sayılı TCK’da düzenlenen seçenek yaptırımların uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışılmaması,

C) Kabul ve uygulamaya göre de;

Mağdur Ahmet ve mağdur Faysal’ı yaralama suçlarından kurulan hükümlerde;

Hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5728 Sayılı Yasanın 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Yasaya aykırı olup, sanık müdafıinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde görüldüğünden, hükümlerin BOZULMASINA, CMUK’un 326/son maddesi uyarınca mağdur Nuri’ye karşı eyleminde verilen hükümde ceza süresi yönünden kazanılmış hakkının korunmasına, sanığın mağdur Ahmet’e karşı eyleminin öldürmeye kalkışma suçunu oluşturduğuna ilişkin olarak sayın Üye Şerafettin İste’nin karşı görüşü ve bu suç yönünden oyçokluğu ile diğer yönlerden oybirliği ile 26.0.2008 gününde karar verildi.

KARŞI GÖRÜŞ

Sanık Şenol’un ücretlerini alamadıklarından dolayı işi bırakıp, haklarını isteyen işçilere kızdığı, bağırıp çağırdığı, topluluğun önünde bulunanlara tabanca ile atış ederken kendisine yakm mesafede bulunanlardan mağdur Ahmet’in hayati bölgelerini hedef alarak üç defa ateş ettiği, onu sol klavikula distalde kurşun giriş deliği, sol gluteal bölgede kurşun deliği, saat (6) hizasında anal kanal bitişiğinde kurşun deliği, ayrıca sağ sıkratumda ve penis ventral yüzde kurşuna bağlı travma, sağ sıkratumda ekimoz olacak şekilde yaraladığı, sonuçta mağdur Ahmet’in hayati tehlike oluşmadan (15) gün iş ve güce engel olacak şekilde yaralandığı anlaşılmıştır.

Merminin tesadüfen yumuşak dokulardan seyretmesi nedeniyle, hayati tehlike oluşmaması, sanığın kastının yaralama olduğunun göstergesi olamaz, sanık yakın mesafeden, elverişli aletle (tabanca) ile üç el ateş etmiş olmasına göre kastı öldürmeye teşebbüstür. Sanığın kastı yaralama olsa idi mesafe yakın olduğuna göre, ayaklarına ateş edebilirdi. Nitekim diğer mağdur Nuri’nin de durumu aynıdır. Sayın çoğunluk sanığın Nuri’ye olan eylemini adam öldürmeye teşebbüs olarak nitelemiştir.

Açıkladığım nedenlerle, sanığın mağdur Ahmet’e olan eylemini yaralama olarak kabul eden mahkeme kararının CMUK’un 326/son maddesinin göz önüne alınması ihtarı ile bozulması gerektiği görüşü mağdur Ahmet’e yapılan eylemle ilgili olarak sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum.

Ş. İ. Üye

Kocam ameliyat edildi ve aynı gün öldü

Kocam ameliyat edildi ve aynı gün öldü

Kocam sol tarafında ağrı olduğu için özel hastaneye muayene olmak için gitti. Doktor onu muayene ettikten sonra böbrek taşları olduğunu ve onu ameliyat olması gerektiğini söyledi. Kocam da madem ameliyat olmam gerekiyor ameliyat olayım dedi.

Kocam ameliyat edildi ve aynı gün öldü

Doktor ertesi gün kocamı ameliyat etti. Ama ameliyattan bir kaç saat sonra kocam öldü 🙁

Ben kocamın hatalı ameliyat yüzünden öldüğünü düşünüyorum. Kocamın sadece ağrısı vardı. Doktor hiç tedavi etmeden direk onu ameliyat dedi. Acil ameliyat olmak için hastanın acil durumda olması, ağır hasta olması gerekir diye biliyorum. Ama tabii doktor bizden daha iyi bilir diye düşündük ve kocam da ameliyat olayım dedi. Ama ameliyat olduğu gün kocam vefat etti.

Ben bu doktorun cezalandırılmasını istiyorum. Doktordan şikayetçi olmak istiyorum. Ne yapmamı önerirsiniz?

*

Kocanızın doktora güvenmesi, doktorun kendisinden daha bilgili ve konunun uzmanı olduğunu düşünmesinde bir gariplik yok. Bir kişi doktoruna, avukatına, muhasebecisine güvenmeyip kime güvenecek? Bir insanın beraber çalıştığı kişilere hele hele yardım ve istediği kişilere güvenmesinden daha doğal ne olabilir ki.

Doktorun ameliyata alma kararının doğru mu, yanlış mı olduğunu şu anda bilmiyoruz. Doktorun ameliyat işlemlerinde bir hata yapıp yapmadığını bilmiyoruz. Bu sebeple peşin hükümlü davranıp doktorun hatalı olduğuna karar verip doktoru suçlamak da doğru olmayacaktır. Öncelikle doktorun bir hatası veya kusuru veya ihmali olup olmadığının araştırılıp ortaya çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz; ki bu da ceza yargılaması ile olacaktır.

İlgili kişiler hakkında ceza davası açılması için şikayetçi olabilirsiniz.

Adli Tıp incelemesi ve diğer araştırmalar neticesinde kocanızın vefat sebebi ortaya çıkarılıp hatası, kusuru veya ihmali var ise sorumluların cezalandırılmaları gerekir.

Tüm süreç oldukça karmaşık işlemler gerektiren üzücü ve yorucu olacaktır. Bir ceza avukatı ile görüşüp destek almanızı öneriyorum.

Öte yandan ceza yargılamasında mağdur olduğunuz yönünde karar çıkarsa tazminat davası da açabileceğinizi bilmenizde fayda görüyoruz.

*

Konu ile ilgili emsal olabilecek bir Yargıtay kararını aşağıda bulabilirsiniz:

12. Ceza Dairesi 2020/4122 E. , 2022/3202 K.

“İçtihat Metni”
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle öldürme
Hüküm : TCK’nın 85/1, 62, 50/4-1a, 52/2-4. maddeleri gereğince mahkumiyet
Tebliğnamede düşünce : Onama

Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Ölen M. S.’ın, 14.10.2014 tarihinde, sanık Dr….’in üroloji uzmanı olarak görev yaptığı İskenderun Özel P. Hastanesine giderek sol yan ağrısı şikayeti ile başvurduğu, sanık doktor tarafından yapılan muayenesinde böbrek taşlarının alınması için ameliyat yapılacağının belirtildiği, 15.10.2014 tarihinde ameliyat edildiği, Burada tedavisi devam ederken aynı gün içinde öldüğü olayda; şahsın ölümünde ameliyat ve ameliyat sonrası kontrol ve tedavisini yapan sağlık görevlilerinin kusuru bulunup bulunmadığı açısından Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 3966 Karar sayılı 30/09/2015 tarihli rapora göre; adli dosyada kayıtlı bilgiler, tıbbi belgeler ile otopsisinde tespit edilen makroskopik ve histopatolojik bulgular birlikte değerlendirildiğinde kendisinde üriner enfeksiyon bulunan kişinin ölümünün endoskopik üreter taşı ameliyatı ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğu,
Özel P. Hastanesine 14/10/2014 tarihinde sol yan ağrısı şikayetiyle başvuran kişinin üroloji uzmanı Dr. … tarafından yapılan gerekli muayenesinin yapıldığı, daha öncesinde yapılmış laboratuar tetkikleri ve grafiler de görülerek endoskopik böbrek ve üreter taşı ameliyatı kararının verildiği, bununla birlikte 13/10/2014 numune alım tarihli Hatay İskenderun Devlet hastanesinin Hemogram tetkiklerinde: WBC 16,56 olarak tespit edildiği, idrar tetkiklerinde; Nitrit:++, Lökosit esteraz:++++, görünüm: bulanık, lökosit: 124 2/HPF, Lökosit Kümesi: 1, Bakteri: bol olarak tespit edildiği ve otopsisinde yapılan histopatolojik incelemede böbrekte akut pyelonefrit tespit edildiği dikkate alındığında kişide mevcut üriner enfeksiyonun medikal tedavi ile kontrol altına alınmadan ameliyat kararının verilmesinin uygun olmadığı cihetle gerekli uygun tıbbi koşullar sağlanmadan kişinin ameliyat edilmiş olması nedeniyle üroloji uzmanı Dr. …’in kusurlu olduğunun oybirliği ile mütalaa edildiği olayda;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin kusura ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA, 21.04.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Tornavida Silah Sayılır mı

Tornavida Silah Sayılır mı

Arkadaşlarla birlikte takılırken içkiyi fazla kaçırmışız. Sarhoş kafayla fazla gürültü yapmışız herhalde. Komşular gürültü yapmayın deyince aramızda önce ağız dalaşı, sonra kavga çıktı.

Ben sarhoş kafayla arabadan tornavida alıp bizi ikaz eden adamı yaraladım. Polis gelince adam benden şikayetçi olmuş. Silahla adam yaralama suçundan bana dava açıldı.

Ben silah falan kullanmadım. Tornavida silah sayılmaz ki. Hem zaten her şey biz alkolün etkisindeyken oldu. İsteyerek yapmadım. Tornavida silah sayılır mı, alkollüyken yaptığım bir şey için bana ceza verilir mi?

*

Öncelikle belirteyim ki tornavida üretim amacı itibariyle silah olmasa da silah olarak kullanılabilir ve Türk Ceza Kanunu‘nun 6. maddesine göre silah olarak kabul edilecektir.

Kasten yaralama Türk hukukunda ciddi bir suçtur. Türk Ceza Kanunu‘nun 86. maddesine göre; bir yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası alma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunuzu bilmeniz yararınıza olacaktır.

Kasten yaralama sırasında alkollü olmanız iradenizi kaldırsa da sorumluluğunuzu kaldıran bir etki değildir. Türk Ceza Kanunu‘nun 34. maddesine göre; iradi olarak alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisinde suç işleyen kişi alkol almamış kişiyle aynı cezaya çarptırılır. İyi bir savunmaya ihtiyacınız var. Bir ceza avukatı ile görüşüp vekalet vermenizi ve sizi savunmasını sağlamanızı tavsiye ediyorum.

Doktor, Doctor,

Doktor ameliyat sırasında karnımda cerrahi alet unutmuş

Doktor ameliyat sırasında karnımda cerrahi alet unutmuş

Hastalığım için ameliyat oldum. Ameliyat sonrasında sancılarım oldu. Kontrol için muayene edildiğimde karnımda bir ameliyat aleti unutulduğu anlaşıldı. Meğer doktor ameliyat sırasında karnımda cerrahi alet unutmuş.

Doktorun içimde unuttuğu aletin çıkarılması için tekrar ameliyat olmak zorunda kaldım. Aynı acıları bir daha çektim.

İşini doğru düzgün yapmayan bu doktoru şikayet etmek istiyorum. Ne yapmamı önerirsiniz?

*

Öncelikle geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Görevini yaparken gerekli ihtimamı göstermeyen doktor şüphesiz yaptığı ihmalinden sorumlu olacaktır.

Sizin tekrar ameliyat olmanıza sebep olması taksirle yaralama suçunu oluşturmuş olabilir. Görevi ihmal suçu veya görevi kötüye kullanma suçu oluşmuş olabilir. Net karar verebilmek için konunun detaylarını öğrenmemiz gerekiyor tabii ki.

Şikayetçi olduğunuz takdirde yapılacak soruşturma ve akabinde yapılabilecek ceza yargılaması neticesinde adalet yerini bulacaktır. Tüm süreç oldukça karmaşık işlemler gerektiren üzücü ve yorucu olacaktır. Bir ceza avukatı ile görüşüp destek almanızı öneriyoruz.

Öte yandan ceza yargılamasında mağdur olduğunuz yönünde karar çıkarsa tazminat davası da açabileceğinizi bilmenizde fayda görüyoruz.

*

Konu ile ilgili emsal olabilecek bir Yargıtay kararını aşağıda bulabilirsiniz:

9. Ceza Dairesi 2020/3991 E. , 2020/120 K.

“İçtihat Metni”
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Görevi kötüye kullanma
Hüküm : TCK’nın 257/2, 62, 50/1-a, 52/1-2.maddeleri uyarınca mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
… Hastanesinde doktor olarak görev yapan sanığın 18.03.2008 tarihinde katılanın bir şikayeti ile ilgili ameliyatını yaptığı sırada katılanın batında cerrahi mala unutulması ve daha sonra katılanın şikayetleri üzerine yeniden ameliyat olmasına sebebiyet vermesi şeklindeki eyleminin taksirle yaralama suçunu oluşturduğu, hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca hükmün BOZULMASINA, 17/03/2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(MUHALİF)
MUHALEFET ŞERHİ:
Yukarıda esas numarası yazılı dosya için çoğunluğun görüşüne iştirak etmiyorum. Şöyle ki:

Çözdürülmesi gereken hukuki sorun cerrahi doktor olarak görev yapan sanığın ameliyat sonrasında mağdurun vücudunda “cerrahi mala” olarak tabir edilen cerrahi ekipmanın vücutta kalmasıyla sonuçlanan eylemdeki sorunluluğunun kast ile mi taksir ile mi tanımlanacağı noktasında toplanmaktadır.
Bu aşamada öncelikli husus suç olduğu yolunda duraksama olmayan eylemin oluşum sürecinin bilinmesi olacaktır.
Sağlık Bakanlığı Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği (13.01.1983 tarihli ve 17927 mükerrer Resmi Gazete) yataklı tedavi kurumlarında çeşitli hizmetlerin uygulama esaslarını personelin görev ve yetkilerini ve sorumluluğunu belirler. Yönetmeliğin 8. maddesi hekimlere bu konuda bir sorumluluk vermektedir. Özellikle 16. madde ameliyathane hizmetlerini genel olarak tanımlar.
16/I madde ameliyathanelerin yönetimi hizmete hazır bulunması alet ve malzemelerin sağlanması burada çalışan personelin yönetimi ve eğitimlerinin yapılmasıyla genel cerrahi uzmanını görevlendirmiş olup bu cerrah baş tabipliğe karşı doğrudan sorumludur. 16/I-son fıkra sorumlu uzmanın emrinde çalışmak üzere gerekli görülen personelin görevlendirildiğini bildirmektedir.
16/IV ameliyat sonrası aşamayı bildirmektedir. Sorumlu cerrah bu aşamada 24 saat ile sınırlı olarak yine sorumlu tutulmuştur.
Benzer sorumlulukta 1219 sayılı yasa 70. maddede de bildirilmektedir.
Tekrar yönetmeliğe dönülecek olursa 114/1-e bendi hem 1219 sayılı yasaya atıfta bulunmakta hem de dinen hekim olan cerrahı ameliyat konusunda sorumlu tutmaktadır. Bu yönetmeliğe göre elimizde olan önemli bir dayanakta ameliyatı yapan uzmanın ameliyat sonrasında tuttuğu yazılı belgedir. Bu belgenin niteliği yönetmeliğin ek 52 maddesinde form 11 olarak yer almaktadır. Ameliyatın tamamlanma aşamasını teyit eden resmi belge ameliyatı yapan doktor tarafından imzalanarak süreç tamamlanmaktadır.
Yönetmelik 138. madde ameliyathane teknisyeninin görevini belirlerken aslında bunun sorumluluğunun da uzman doktorun sorumluluğunun alt kademesinde yer alacağını belirtir.
Tüm yukarıdakilere ek olarak yönetmelik 119. maddenin uzmanlık eğitimi gören asistan doktorların uzmanlık tüzüğüne göre yetiştirileceğini bildirmektedir.
Bu anlamda uygulamada var olan dayanaklardan biri de tüm hastaneler tarafından kendi bünyesine uyarlanarak temel alınan Sağlık Bakanlığı tarafından 36 nolu yönerge şeklinde tanımlanmış “güvenli cerrahi kontrol listesidir”. Her hastane bunu baz alarak kendi kontrol talimatnamesini oluşturmaktadır. Bu tür güvenli cerrahi kontrol listeleri operasyon sonunda ilgili cerrahın imzasıyla tamamlanır. (yönetmelik ek 12-13 nolu form)
Bu aşamalar irdelendiğinde operasyon aşamasında hem fiili olarak hem mevzuata göre ana idareci olan kontrol mekanizmasını elinde tutan kişi ameliyatı yapan uzman cerrahtır. İçeri alınan malzemenin sayımı ekip tarafından yapılmakta ve ameliyat sonrası sarf edilen malzeme yine ekip tarafından sayılmakta ise de neticede bunun sayılıp sayılmadığını kontrol etme yükümlülüğü ameliyatı tamamlayan belgede imzası bulunan cerraha aittir.
Sonuç itibariyle bu fiili durumun iyi irdelenmesi gerekir. Mevcut davada cerrahi malanın içeride bırakılması şeklindeki işlemde hem malzeme sayımı hem cerrahı asiste eden asistanın eylemine gözetim bakımından cerrah sanık tarafından kusurlu bir davranış vardır.
İlk tespitimiz budur.
İkinci olarak bu eylem sürecinde kusurlu olan hekimin bu kusurlunun kast mı yoksa taksir altında mı gerçekleştiği ceza yargılamasının asıl sorunudur. Sanık hakkında yargılama TCK 257/2 maddeden yapılmıştır. TCK 257. maddede korunan hukuki değer kamu idaresinin disiplinli, dürüst ve etkin şekilde hukuken belirlenen sınırlar çerçevesinde işlemesini sağlamak suretiyle kamu faaliyetlerinin gerek eşitlik gerek liyakat ilkeleri açısından adaletli şekilde yürütüldüğü hususunda toplum ve kamu idaresi arasındaki güven ve inancın korunmasıdır.
Mevcut davada sanığın ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu işlediği iddiası mevcuttur. Burada temel hareket noktası ihmali davranışın görevin gereğini yerine getirmeme şeklinde ortaya çıkmış olmaktadır. Yukarıda açıklanan mevzuat ve ameliyat aşamasındaki fiili uygulama dikkate alındığında sanık yürüttüğü görevle ilgili yasa, yönetmelik, talimatname gibi düzenleyici işlemlere ve kurallara uymamıştır. İşin teknik mecburiyetleri de fail tarafından yerine getirilmemiştir. Burada ihmal kavramını “kamu görevlisinin yerine getirmekle yükümlü olduğu işini yasal düzenlemelere göre ve işin tekniğine göre yapmamak” şeklinde anlamak ve tanımlamak gerekir.
Sayın çoğunluk sanık eyleminin TCK 89 madde çerçevesinde değerlendirilmesi yolunda bir görüş ortaya koymuştur. Burada 2 adet çekince mevcuttur. TCK 89. madde mevcut haliyle “meslek ve sanata acemiliktir” unsurunu taşımamaktadır. O halde bu ve benzeri davalarda kusur kavramını dar yorumlayarak TCK 89 maddenin zorunlu bir parçası olarak değerlendirmek hatalı olacaktır. Bu ve benzeri davalarda kusur kavramını failin kusurlu davranışının genel bir çerçevesi olarak tanımlamak kast ve taksir kavramını bu şemsiyenin altında görmek gerekir. İkinci çekince ise aslında kusur oluşturduğu söylenen eylemin hukuksal dayanaklarının (yönetmelik ve talimatnameler) bulunduğu ve eğer bu mevzuata doğru bir şekilde uyulsa idi işin teknik noktasında da hata yapılmayacağı hususunun
dikkate alınması gereğidir. Eğer sanık kendi söylediği gibi cerrahi malayı ameliyatı kapatma işlemini yapan asistanın içeride unuttuğunu söylüyor ise bu noktada iki ayrı alt başlıkta ihmal gösterdiği söylenecektir. Bunlardan birincisi, ameliyatın olma aşamasında asiste eden doktorun müstakilen sorumluluk almadığı ilgili tüzüğüne göre yetiştirilmek üzere orada bulunduğu ve onun davranış kontrolünün sanık tarafından yerine getirileceği noktasıdır. İkinci şey ise içeriye malzemeyi sayarak alan hemşire ya da teknisyenin ameliyat sonrası kullanılan malzeme hariç diğer malzemeyi sayması şeklindeki eylemin kontrolünde sanık tarafından yapılması gereğidir. Bu iki aşamayı da sanık doktor atlamıştır. Burada eylemin taksir kavramıyla açıklanma olanağı mevcut değildir.
Tüm yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde gerek sağlık mevzuatı gerek bir ameliyatın gerçekleştirilme süreci gerek TCK’daki kast ve taksir kavramları birlikte ele alındığında sanık eyleminin TCK 257/2 maddede yer alan ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçunun unsurlarını oluşturduğunu düşünmekteyim. Bu nedenle sayın çoğunluğun eylemin TCK 89. madde çerçevesinde oluştuğu yolundaki görüşüne katılmıyorum.

Mahkum Ölürse Hapis Cezası Ne Olur

Mahkum Ölürse Hapis Cezası Ne Olur

Babam kasten yaralama suçundan 3 sene hapis cezası almıştı. Babam geçen ay vefat etti. Hapis cezası ne olacak? Ne yapmamız gerekiyor?

*

Türk Ceza Kanunu‘nun 64. maddesine göre; Hükümlünün ölümü hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarını ortadan kaldırır.

Mahkemeye babanızın vefat ettiğini bildirmeniz için dilekçe vermeniz gerekiyor. Mahkeme babanızın hapis cezasının ortadan kaldırılmasına karar verecektir.

Trafik Kazası Taksirle Yaralama Cezası

Trafik Kazası Taksirle Yaralama Cezası

Geçen sene trafik kazası geçirdim. Yolda karşıdan karşıya geçen yayaya çarptım. Çok şükür ölüm olmadı, ama yaralandı. Benim de arabam hasar gördü. Çarptığım kişi bir süre hastanede yattı sonra taburcu oldu hayatına devam etti. Sadece ayağından biraz topallayarak yürüyor artık.

Bana ceza mahkemesinden kağıt geldi, bana dava açılmış. Ben ona isteyerek çarpmadım sonuçta kazaydı. Şimdi bana hapis cezası isteniyor. Bir anlık hatam yüzünden hapse girmek istemiyorum. Ne yapmamı önerirsiniz.

*

Öncelikle iki tarafa da geçmiş olsun dileklerimi belirtiyorum.

Sizin de belirttiğiniz gibi sonuçta adı üstünde: Kaza… İsteyerek yapılmış bir şey değil.

Bununla beraber şu da bir gerçek ki kaza ile de olsa birisinin yaralanmasına ve zarar görmesine sebep olmuşsunuz. Daha kötüsü çarptığınız kişinin kazadan sonra topallayarak yürümeye başladığını belirttiğinize göre sakat kalmasına sebebiyet vermişsiniz gibi görünüyor. Bu sebeple aleyhinize dava açılması normal bir durum.

Trafik kazası taksirle yaralama cezası Türk Ceza Kanunu‘da düzenlenmiştir. Türk ceza kanununun 89. maddesine göre iki yıla kadar hapis cezası alma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunuzu bilmeniz yararınıza olacaktır. İyi bir savunmaya ihtiyacınız var. Bir ceza avukatı ile görüşüp vekalet vermenizi ve sizi savunmasını sağlamanızı tavsiye ediyorum.

Avukat Veysel Danış

Darp Sebebiyle Tazminat Davası

Darp Sebebiyle Tazminat Davası

Alışverişe gittiğim işyerinde malın fiyatı yüzünden işyeri sahibiyle aramızda tartışma çıktı.

İşyerinin sahibi ve işçisi beni feci şekilde darp etti. Alışverişe giden müşteriyi döven bu terbiyesizlerin yaptıkları yanlarına kalmasın, bedelini ödesinler istiyorum. Tazminat davası açabilir miyim?

*

Başınıza gelen kötü olaya üzüldük. Sizi darp edenlere karşı cezai takibat yapılması için şikayetçi olabileceğiniz gibi tazminat davası da açabilirsiniz. Hiç vakit kaybetmeden bir avukat ile görüşüp hukuki süreci başlatmanızı tavsiye ediyorum.

"Veysel Danış'a Danış'ırsam bilirim"
diyorsanız Tıklayın