Boşanma davasında gizli tanık olur mu

Boşanma davasında gizli tanık olur mu?

Eşimle şiddetli geçimsizlik yaşıyoruz. Artık dayanamıyorum. Boşanma davası açacağım. Ama akrabalarım ve arkadaşlarımdan hiç biri açacağım boşanma davasında şahitlik yapmayı kabul etmiyor.

Bazıları karı koca arasına girmek istemiyoruz, arada kalmak istemiyoruz diyorlar.

Bazıları da eşimden korktukları için davada bana şahitlik yapmaya korkuyorlar. Eşimin onların başına dert olacağını düşünüyorlar. İsimlerimiz belli olmadan şahitlik yapabilirsek olur, ama isimlerimiz belli olacaksa şahitlik yapmayız diyorlar.

Boşanma davasında gizli tanık olur mu? Bu insanlar açacağım boşanma davasında isimleri açıklanmadan şahitlik yapabilirler mi?

*

Boşanma davalarında taraflar şahitlerinin isim ve adreslerini mahkemeye bildirmek bildirmek zorundadırlar. Bu bildirime “Şahit Listesi” denir. Şahit listesinde bildirilmemiş tanık duruşmada dinlenemez. Bu kural sebebiyle boşanma davasında gizli tanık olmaz.

Davanın taraflarından birisi, bir kişiyi şahit olarak göstermiş ise bu kişi şahitlik yapmaktan kaçınamaz. Duruşmaya katılmak ve şahitlik yapmak zorundadır. Çünkü şahitlik kanuni bir mecburiyettir ve kamu görevi olarak kabul edilmektedir.

Şahitler karşı taraftan çekiniyorsa mahkemeden duruşmada güvenlik tedbirleri alınması için talepte bulunulabilir.

Karşı taraf, aleyhine şahitlik yapanları kişileri duruşma sonrasında rahatsız ederse de bu suç oluşturacaktır. Polis müdahale edecektir.

Komşuyla Kavga Ettik Malına Zarar Verdim

Komşuyla Kavga Ettik Malına Zarar Verdim

Komşuyla kavga ettik. Ben de o kavganın siniriyle sitenin bahçesinde bulunan arabasına sopayla giriştim. Camlarını kırıp kaportasına zarar verdim. O da gidip beni şikayet etmiş. İnkar etmemin anlamı yok çünkü çünkü sitenin güvenlik kameraları her şeyi kaydetmiş zaten. Şimdi mala zarar verme suçundan bana dava açılmış. Bir anlık sinirle yaptığım bir şey yüzünden hapse girmek istemiyorum. Ne yapmamı önerirsiniz.

*

Atalar boşuna öfkeyle kalkan zarar oturur dememişler. Bir anlık sinirinizin etkisiyle yaptığınız hareketin sonuçlarıyla karşı karşıyasınız. Türk Ceza Kanunu’nun 151. maddesine göre üç yıla kadar hapis cezası alma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunuzu bilmeniz yararınıza olacaktır. İyi bir savunmaya ihtiyacınız var. Bir ceza avukatı ile görüşüp vekalet vermenizi ve sizi savunmasını sağlamanızı tavsiye ediyorum.

Elazığ Ceza Avukatı

Elazığ Ceza Avukatı

Suç işlemek, suçun mağduru olmak tabii ki çok kötü şeyler. Ama ne yazık ki hayatın gerçekleri. Kader mahkumu kavramını hepimiz duymuşuzdur. Kader bazen insanlara öyle oyunlar oynar ki hiç ummadığı şeylerin aniden başına geldiğini görüverir insan. Kişi, kaderin oyunu, kaderin cilvesi, bir anlık hata diye tanımlanabilecek olaylar sonucunda insan kendisini bir suçun şüphelisi veya mağduru olarak bir ceza davasının içinde bulabilir.

Suç işlemek ve hapse girmek hiç bir insanın istemeyeceği bir şey şüphesiz. Özgürlük bütün canlılar için en önemli servettir. Bir kuş için kafeste olmak kadar kötü ne olabilir ki? Bir kuş kafeste olduktan sonra kafes demir olmuş, ahşap olmuş, altın olmuş, işlemeli olmuş ne fark eder ki? Kafeste olan bir kuş mutlu olabilir mi? Tabii ki hayır!

Cezaevine girmiş insanları kınamadan önce anlamaya çalışmalı insan. Acaba bu kişi ne yaşamıştır da bugün bu noktaya gelmiştir diye. Hiç kimse dünyaya suçlu olarak gelmez. Bütün insanlar dünyaya masum çocuklar olarak gelirler. Sonra büyürler ve bir şeyler olur. İşte, “Ne olmuştur?” diye düşünmek gerekir…

Bir suçun mağduru olmak ise daha da kötüdür. Bir suçun mağduru olmak insanda bütün hayatı boyunca unutamayacağı izler bırakır. Ona karşı işlenen suçun cezasız kalmamasını ister. İşte bu his, adalet hissidir. Mağdura karşı o suçu işleyen, mağdurun o acıları yaşamasına sebep olan kişinin cezalandırılması mağdurun acısını yok edemese de nispeten hafifletecektir.

Ceza davaları şüpheli ve mağdurun çıkarlarının çatıştığı davalardır. Şüpheli, özgürlüğünü kaybetmemek için ceza almamaya çalışır. Mağdur ise ona karşı işlenen ve ona zarar veren eylemi yapan kişinin cezalandırılmasını, içindeki ateşin bir nebze soğutulması için şüpheliye ceza verilmesi için uğraşır.

Ceza davalarını takip eden ceza avukatı şüphelinin müdafisi ise şüphelinin ceza almaması veya en az cezayı alması için çalışır, savunma yapar. Ceza avukatı mağdurun vekili ise şüphelinin ceza alması ve hatta en ağır cezayı alması için çalışır, savunma yapar.

Elazığ‘da bir suç işlendiğine dair bir şikayet, suç ihbarı veya şüphesi oluştuğunda Elazığ Cumhuriyet Savcılığı tarafından ceza soruşturması açılır. Ceza soruşturması sonunda suçun oluştuğu yönünde ciddi delillere ulaşıldığı taktirde şüpheliler aleyhine ceza davası açılacaktır.

Elazığ Ceza Avukatı ve İstanbul Ceza Avukatı

Elazığ Mahkemeleri (Elazığ Sulh Ceza Hakimliği veya Elazığ Asliye Ceza Mahkemesi veya Elazığ Ağır Ceza Mahkemesi)nde görülen bir ceza davasını hangi avukatlar takip etmeye yetkilidir?

Elazığ’daki Ceza Mahkemeleri‘nde açılan ceza davalarına Elazığ Barosu’na kayıtlı bir ceza avukatı Elazığ‘da bakmaya tabii ki yetkilidir. Fakat İstanbul Barosu‘na kayıtlı olan bir ceza avukatı İstanbul‘dan gelerek de Elazığ‘daki ceza davasını takip edebilir. Türk hukukunda bu imkan mevcuttur. Dolayısıyla, şüpheli veya mağdur, davasını takip etmek için İstanbul‘da yaşayan ve İstanbul Barosu’na kayıtlı olan bir ceza avukatı ile çalışmayı da tercih edebilir.

Mağdur veya şüphelinin avukatını serbestçe seçebilmesi için Türkiye’deki avukatlar, farklı Baro çevrelerine bağlı il ve ilçelerde de dava takip edebilmek konusunda yetkili kılınmıştır. Bu yetki sayesinde şüpheli veya mağdur avukatını serbestçe seçmek ve belirlemek imkanına sahip olmaktadır.

Mağdur veya şüpheli bir kişi Elazığ Sulh Ceza Hakimliği veya Elazığ Asliye Ceza Mahkemesi veya Elazığ Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ceza davasını takip etmesi için Elazığ Barosu’na kayıtlı bir Elazığ ceza avukatı ile çalışmayı tercih edebilir. Veya İstanbul Barosu’na kayıtlı bir İstanbul‘dan bir ceza avukatı ile çalışmayı tercih edebilir; kanunlar buna izin vermektedir.

Trafik Kazası Taksirle Yaralama Cezası

Trafik Kazası Taksirle Yaralama Cezası

Geçen sene trafik kazası geçirdim. Yolda karşıdan karşıya geçen yayaya çarptım. Çok şükür ölüm olmadı, ama yaralandı. Benim de arabam hasar gördü. Çarptığım kişi bir süre hastanede yattı sonra taburcu oldu hayatına devam etti. Sadece ayağından biraz topallayarak yürüyor artık.

Bana ceza mahkemesinden kağıt geldi, bana dava açılmış. Ben ona isteyerek çarpmadım sonuçta kazaydı. Şimdi bana hapis cezası isteniyor. Bir anlık hatam yüzünden hapse girmek istemiyorum. Ne yapmamı önerirsiniz.

*

Öncelikle iki tarafa da geçmiş olsun dileklerimi belirtiyorum.

Sizin de belirttiğiniz gibi sonuçta adı üstünde: Kaza… İsteyerek yapılmış bir şey değil.

Bununla beraber şu da bir gerçek ki kaza ile de olsa birisinin yaralanmasına ve zarar görmesine sebep olmuşsunuz. Daha kötüsü çarptığınız kişinin kazadan sonra topallayarak yürümeye başladığını belirttiğinize göre sakat kalmasına sebebiyet vermişsiniz gibi görünüyor. Bu sebeple aleyhinize dava açılması normal bir durum.

Trafik kazası taksirle yaralama cezası Türk Ceza Kanunu‘da düzenlenmiştir. Türk ceza kanununun 89. maddesine göre iki yıla kadar hapis cezası alma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunuzu bilmeniz yararınıza olacaktır. İyi bir savunmaya ihtiyacınız var. Bir ceza avukatı ile görüşüp vekalet vermenizi ve sizi savunmasını sağlamanızı tavsiye ediyorum.

Doktor, Doctor,

Meme Küçültme Ameliyatında Taksirle Yaralama Suçu

Meme Küçültme Ameliyatında Taksirle Yaralama Suçu

Estetik cerrahiler günümüzde yaygınlaşmış olmakla birlikte, bu tür müdahalelerde yaşanan komplikasyonlar bazen hukuki süreci de beraberinde getirebiliyor. Örneğin meme küçültme ameliyatında taksirle yaralama suçu, hem ceza hukukunun hem de hasta hakları mevzuatının kesişim noktasında yer alıyor. Bu noktada hasta, doktorun ihmali sonucu fiziki ya da psikolojik zarar gördüğünde, Türk Ceza Kanunu kapsamında suçun unsurları gündeme gelir. Bu yazımda, bir ceza avukatı olarak sıkça karşılaştığım bu konuya dair önemli hukuki ayrıntıları paylaşacağım.

Taksirle Yaralama Suçu ve Türk Ceza Kanunu

Türk Ceza Kanunu’nun 89. maddesine göre taksirle yaralama, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranış sonucu bir kişinin bedensel veya zihinsel bütünlüğünün ihlal edilmesidir. Estetik operasyonlar da, özellikle meme küçültme ameliyatları gibi riskli cerrahilerde, doktorun standartlara aykırı eylemi ya da ihmali ile taksirle yaralama suçu oluşabilir.

Yaralanma komplikasyon mu, ihmal mi?

Ancak burada kritik olan husus, yaralanmanın bir komplikasyon sonucu mu, yoksa ihmal sonucu mu geliştiğinin tespiti ve buna ilişkin delillerdir.

Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesi, kamu görevlisinin görevinin gereklerini ihmal etmesi halinde cezai sorumluluğunu düzenler. Kamu hastanesinde çalışan bir doktor için bu madde devreye girebilir. Özel hastanelerde ise özel hukuk sorumluluğu yanında, ceza hukuku bağlamında 89. madde (taksirle yaralama) doğrudan uygulanabilir.

Meme küçültme ameliyatında taksirle yaralama suçunda doktorun ceza sorumluluğu

Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 2017/630 K. sayılı kararında da bu konuya değinilmiştir. Karara göre, meme küçültme ameliyatı sırasında oluşan doku nekrozu komplikasyon olarak değerlendirilse de, hastanın önceden bilgilendirilmediği ve onam alınmadığı tespit edilmiştir. Bu bağlamda, hekimin hastanın önceki ameliyat geçmişine dair bilgi toplamaması ve riskleri yazılı olarak paylaşmaması, doktorun ihmali olarak değerlendirilmiş, TCK 257/2 uyarınca mahkumiyet gerekçesi oluşturabilecek nitelikte bulunmuştur.

Hastaya ait risklerin önceden anlatılması” ve “yazılı onam alınmasıTürk Tabipler Birliği Etik Kuralları ve Hasta Hakları Yönetmeliği kapsamında zorunludur. Bu süreçte eksiklik bulunması, doktorun hukuki sorumluluğunu artırır. Bir ceza avukatı olarak ifade etmeliyim ki, sadece komplikasyon gelişmesi cezai sorumluluğu doğurmaz. Ancak bilgilendirme yükümlülüğünün ihlali, komplikasyonun doğrudan suç kapsamında değerlendirilmesine neden olabilir.

Meme küçültme ameliyatında taksirle yaralama suçu iddiası ile karşılaşan kişiler için ceza avukatı, öncelikle dosyanın detaylarını değerlendirir; tıbbi bilirkişi raporlarını analiz eder ve savunma veya müdafaa stratejisini geliştirir.

Doktor açısından eylemin bir komplikasyon mu yoksa ihmal mi olduğunun belirlenmesi, dava sonucunu doğrudan etkileyen temel unsurdur. Hasta yönünden ise maddi ve manevi tazminat süreçleri, ceza davasına paralel olarak yürütülebilir.

Görevi İhmal ve Sağlık Çalışanlarının Sorumluluğu

Tıbbi müdahalelerde hekimin yükümlülüğü sadece başarılı ameliyat yapmak değildir; aynı zamanda hastayı yeterince bilgilendirmek ve onam almak da hukuki bir mecburiyettir. Meme küçültme ameliyatında taksirle yaralama suçu, çoğu zaman bu sürecin ihmal edilmesinden kaynaklanır.

Gerek doktor gerekse hasta açısından böyle bir durumla karşılaşıldığında, sürecin deneyimli bir ceza avukatı eşliğinde yürütülmesi hayati önemdedir.

Konu ile ilgili emsal olabilecek bir Yargıtay kararını aşağıda bulabilirsiniz:

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/15465 E. , 2017/630 K.

“İçtihat Metni”
Mahkemesi : Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle yaralama
Hüküm : Beraat

Taksirle yaralama suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine ancak;
27-28 Kasım 2014 toplantı tarihli Yüksek Sağlık Şurası kararında özetle “…dosyadaki bilgi, belge ve bulgular değerlendirildiğinde; estetik olarak uygulanan meme küçültme ameliyatında meydana gelen yağ dokusu nekrozu sonrasında meydana gelen deformasyonun komplikasyon olduğu, komplikasyon yönetiminin yerinde olduğu, ancak operasyon öncesi hastanın bilgilendirildiğini gösterir onam belgesinin olmamasının önemli bir eksiklik olduğuna…” oy birliği ile karar verildiği, İzmir Tabib Odası tarafından soruşturmacı olarak atanan Prof. Dr…. ‘in hazırlamış olduğu 05.10.2010 tarihli raporda özetle “…meme küçültme ameliyatlarının en korkulan komplikasyonu nekrozdur. Bu olay damarsal bir problemden, sistemik bir problemden, daha önce bozulmuş olan anatomik yapıdan, alınan birtakım ilaçlardan veya sigara kullanımından olabilir. Hasta daha önce aynı ameliyatı geçirmiştir. Burada memeyi besleyen ana damarların bir kısmı küçültmenin bir gereği olarak kesilmiştir. İkincil ameliyatta aynı travmaya maruz kalan memede elbette nekroz şansı ilk yapılan ameliyata göre daha fazladır….” bilgilerine yer verildiği, dosya içinde mevcut olan özel… Tıp Merkezinin “Hasta Hakları Yönetmeliği” uyarınca cerrahi müdahale öncesi matbu olarak hazırlanan “muvafakat belgesi” ile genel anestezinin sonuçları hakkında yine matbu olarak hazırlanan “hasta bilgilendirme formuna” ilişkin belgenin, katılan hasta tarafından imzalandığı, sözkonusu belgelerde sanığın yapacağı ameliyatın riskleri ve sonuçları hakkında bir bilgi bulunmadığı, ameliyatı yapan doktor sanığın, hasta anamnezinde katılanın ikinci defa meme estetik ameliyatı olacağını bilmesine rağmen, önceki ameliyata dair bilgileri getirtmediği ve sözkonusu meme ameliyatının riskli olduğunu bildiği halde, bu konuda hastayı bilgilendirdiğine ve onayını aldığına dair imzalı bir belge alması gerekir iken almadığı, sanığın ihmali eylemi ile taksirle yaralama eylemi arasında uygun illiyet bağı kurulamasa bile görevinin gereklerini yerine getirmek hususunda ihmali bulunduğu gözetilerek TCK’nın 257/2. maddesi gereğince mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,

Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 31.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

"Veysel Danış'a Danış'ırsam bilirim"
diyorsanız Tıklayın