Uluslararası suçlar hakkında bilgi

Uluslararası suçlar hakkında bilgi

Türk ceza kanunu‘nda göre insanlığa karşı suçlar, soykırım suçu, göçmen kaçakçılığı suçu, insan ticareti suçları uluslararası suçlar olarak düzenlenmiştir.

Hukuk dünyasında, uluslararası suçlar oldukça ciddi ve karmaşık bir alanı oluşturur. İnsanlığa karşı suçlar ve soykırım suçu, insan hakları ihlallerinin en ağır örneklerindendir. Bu suçların dünya çapında yargılanması ve cezalandırılması, uluslararası hukuk sisteminin temel hedeflerinden biridir. Uluslararası suçlar hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlere bir ceza avukatı olarak, bu tür davaların nasıl işlendiği ve hangi hukuki süreçlere tabi olduğu hakkında sizlere kısa ama önemli bilgiler vermek istiyorum.

Uluslararası suçlar hakkında bilgi

İnsanlığa karşı suçlar, savaş suçları, işkence ve kölelik gibi çeşitli suçları kapsar. Bu suçlar, uluslararası mahkemelerde, özellikle de Uluslararası Ceza Mahkemesi‘nde (ICC) yargılanmaktadır. Soykırım suçu ise bir halkın, etnik grubun veya dini topluluğun yok edilmesi amacıyla işlenen suçlardır. Bu suçların tespiti ve faillerinin cezalandırılması için çeşitli mekanizmalar geliştirilmiştir.

Diğer yandan, göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti, günümüzde ciddi bir sorun haline gelmiştir. Bu suçlar, birçok masum insanın hayatını tehlikeye atmakta ve uluslararası düzeyde büyük bir mücadele gerektirmektedir. Göçmen kaçakçılığı, bireylerin yasa dışı yollarla bir ülkeden başka bir ülkeye taşınmasıyla ilgilidir. İnsan ticareti ise bireylerin zorla çalıştırılması, cinsel sömürüye tabi tutulması ya da köleliğe zorlanması gibi ağır suçları kapsar.

Bir ceza avukatı olarak, bu tür suçlarla ilgili davalarda adaletin yerini bulmasını sağlamak, benim en büyük amacım. Bu suçların her biri, mağdurlar için derin travmalara yol açarken, fail ve mağdur arasındaki güç dengesizliğini de gözler önüne serer.

Yaptığımın Suç Olduğunu Bilmiyordum Ceza Alır mıyım

Yaptığımın Suç Olduğunu Bilmiyordum Ceza Alır mıyım

Ben xxx yaptım. Yaptığımın suç olduğunu bilmiyordum.

Ama savcılık hakkımda soruşturma açmış. Hapis cezası almam için hakkımda iddianame düzenlenmiş ve ceza davası açılmış. Yaptığımın suç olduğunu bilmeden yaptım ben. Suç olduğunu bilmediğim halde bana hapis cezası istenmesi mümkün müdür?

Hapse girmek istemiyorum. Hapse girmekten çok korkuyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Lütfen bana yardım edin.

*

Türk Ceza Kanunu‘nun 4. maddesine göre; Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz.

Nitekim savcı da bu sebeple hakkınızda xxx suçundan hapis cezası ile cezalandırılmanız için ceza davası açmış.

Hapse girmek istememekte haklısınız, kimse hapse girmek istemez. İyi bir savunmaya ihtiyacınız var. Bir ceza avukatı ile görüşüp vekalet vermenizi ve sizi savunmasını sağlamanızı tavsiye ediyorum.

İş Arkadaşının Cinsel Taciz Yapması

İş Arkadaşının Cinsel Taciz Yapması

Aynı iş yerinde çalıştığımız iş arkadaşım akşam iş çıkışında benim evin orada işi olduğunu beni bırakabileceğini söyledi. Tamam dedim. Yolda giderken yol kenarındaki çay bahçesinde bir çay içelim dedi. Olur dedim.

Çay bahçesinde otururken beni çok beğendiğini, göğüslerimin onu çok tahrik ettiğini, iş yerindeyken göğüslerime bakmaktan iş yapamadığını söyledi. Hatta şu anda da ereksiyon haldeyim deyip elimi tutup sertleşmiş erkeklik organına götürdü. Ben çok rahatsız oldum. Hemen elimi çektim ve masadan kalktım. Bir taksi çevirip eve gittim.

Bana bu yaptıklarını hiç unutamıyorum. Onu her gün iş yerimde görmeye de dayanamıyorum. Böyle bir ahlaksızla aynı işyerinde çalışmak beni çok huzursuz ediyor. Ama onun ahlaksızlığı yüzünden çok memnun olduğum işimi kaybetmek de istemiyorum. Zaten yaptığı terbiyesizlik yanına kalmasın istiyorum. Onu şikayet etmek istiyorum. Ama elimde hiç delil yok. Onu şikayet edersem bana yaptıklarını nasıl ispat edebilirim diye düşünüyorum.

Sizce ne yapmam gerekir? Bir yol göstermenizi rica ediyorum.

*

Öncelikle belirtelim ki iş arkadaşının cinsel taciz yapması Türk Ceza Kanunu‘nun 102. maddesine göre suç oluşturuyor. Bir ceza avukatı ile görüşüp vekalet vermenizi ve sizi savunmasını sağlamanızı tavsiye ediyorum.

Anlaşacağınız ceza avukatı olanların nasıl ispat edileceği, size bu ahlaksızlığı yapan kişinin nasıl cezalandırılacağı hakkında size danışmanlık da yapacaktır.

Ben şikayetçi olduğunuz taktirde çok büyük bir ihtimalle ceza alacağı kanaatindeyim.

Evlilik içi tecavüz nedir

Evlilik içi tecavüz nedir

Evlilik içi tecavüz eşlerden birinin (genellikle erkeğin) diğer eş istemediği halde onu cinsel tatmin aracı olarak kullanmasıdır.

Evli olan eşlerden birisinin (ki pratikte bu genellikle erkek eş oluyor) diğer eşi cinsel ilişkiye zorlaması yakın döneme kadar Türk hukukunda suç sayılmıyordu.

2005 senesinde yürürlüğe giren yeni Türk ceza kanunu ile evli olsalar bile diğer eşle isteği dışında cinsel eylemde bulunmak suç olarak kabul edildi.

Kaç çeşit hapis cezası vardır

Kaç çeşit hapis cezası vardır

Müebbet, ağırlaştırılmış müebbed falan şeklinde farklı hapis cezaları isimleri duyuyorum. Kaç çeşit hapis cezası var ki?

*

Hapis cezaları Türk Ceza Kanunu‘nun 46, 47, 48 ve 49. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre 3 farklı hapis cezası şekli vardır:

a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası; hükümlünün hayatı boyunca devam eder.
Kanun ve Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikte belirtilen sıkı güvenlik rejimine göre çektirilir.

b) Müebbet hapis cezası
Müebbet hapis cezası, hükümlünün hayatı boyunca devam eder.

c) Süreli hapis cezası
Süreli hapis cezası, kanunda aksi belirtilmeyen hallerde bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamaz.

d) Kısa süreli hapis cezası
Hükmedilen bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, kısa süreli hapis cezasıdır.

Yaptığımın Suç Olduğunu Bilmiyordum Karım Benden Şikayetçi Olmuş

Yaptığımın Suç Olduğunu Bilmiyordum Karım Benden Şikayetçi Olmuş

Bir akşam eve içkili gelmiştim. İnternette gezinirken cinsel arzularım kabardı. Karıma sevişmek istediğimi söyledim. Gündüz kavga ettiğimiz için karım bana kırgındı. Bana “Önce istediğini söyle sonra gel yapalım de, öyle olur mu, ben yapmak istemiyorum” dedi. Ben de onu yatak odasına çekiştirip onunla birlikte oldum.

Nikahlı karımla cinsel birleşmede bulunmanın suç olduğunu bilmiyordum, karım benden şikayetçi olmuş

Sabahleyin karım eşyalarını toplayıp evi terk etti. Karım ona zorla tecavüz ettiğimi söyleyip benden şikayetçi olmuş. Ben karıma tecavüz etmedim, insan karısına nasıl tecavüz edebilir ki? Ben nikahlı karımla birlikte oldum. Polisler beni karakola götürdü, ifademi aldı. Hapis cezası alacağımı söylediler. Nikahlı karımla cinsel birleşmede bulunmanın suç olduğunu bilmiyordum. Sonuçta nikahlı karım bu, insan karısıyla cinsel birleşmede bulunamaz mı? Polisler yaptığımın suç olduğunu söylediler. Ben karımla yıllardır sevişiyorum bir şey olmadı, suç değildi. Bu defa nasıl oldu? Yaptığımın suç olduğunu bilmeden yaptım ben. Ne yapacağımı bilmiyorum. Suç olduğunu bilmediğim halde bana hapis cezası istenmesi mümkün müdür? Hapse girmek istemiyorum. Hapse girmekten çok korkuyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Lütfen bana yardım edin.

*

Türk Ceza Kanunu‘nun 4. maddesine göre; Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz. Nitekim polisler de yaptığınızın suç olduğunu ifade etmişler.

Türk Ceza Kanunu‘na göre evli olmanız o istemediği halde karınızla cinsel ilişki yaşama hakkı vermez. Böyle bir şey yaparsanız (ki yapmışsınız) Türk Ceza Kanunu‘nun 102. maddesine göre suçtur. Karınız da şikayetçi olmuş. Maalesef 18 sene hapis cezası alma riskiyle karşı karşı olduğunuz öngörülebilir. Hapse girmek istememekte haklısınız, kimse hapse girmek istemez. İyi bir savunmaya ihtiyacınız var. Bir ceza avukatı ile görüşüp vekalet vermenizi ve sizi savunmasını sağlamanızı tavsiye ediyorum.

Avukat Veysel Danış

Genel af ne demektir

Genel af ne demektir, etkileri neler olur, genel af ilan edilince hapis cezaları kalkar mı?

Genel af, hukuk sistemimizde, hükümetin belirli suçlara ilişkin ceza infazlarını kaldırması veya hafifletmesi anlamına gelir. Genel af, Türk Ceza Kanunu’nun 65. maddesi ile düzenlenmiştir. Bu madde, genel affın etkilerini ve kapsamını belirler. Genel af ilan edildiğinde, kamu davası düşer, hükmolunan cezalar ise bütün neticeleri ile birlikte ortadan kalkar. Yani, bir ceza hükmü verilmişse, bu hüküm tamamen ortadan kalkar, hükümlü kişi serbest kalabilir.

Af kanunlarının bu etkileri sebebiyle yargılanması devam eden şüphelilerin ceza avukatı ile hemen hemen her görüşmede sordukları sorudur “af çıkmaz mı avukat bey?” sorusu.

Hüküm verilip hapis cezası alan ve cezasının infazı için cezaevine alınan hükümlülerde ise soru değişir ve kapsamı artar; soruya hükümlünün aile fertleri de katılmıştır artık. Hapis cezasını çeken hükümlü ve aile fertleri sık sık ceza avukatı ile temas ederler ve umutla “Ne zaman af çıkacak?” sorusunu sorarlar. Bu soruya cevap vermek, o insanların umudunu kırmadan “af çıkmadı” demek ne kadar zordur, ancak bir ceza avukatı bilebilir! Umut, çaresizlerin son ümidi değil midir?

Genel Af İlan Edildiğinde Hapis Cezaları Kalkar Mı?

Türk Ceza Kanunu’na göre, genel af ilan edildiğinde, hapis cezaları tamamen ortadan kalkabilir. Bu durumda, af kapsamına giren kişiler serbest kalır. Hangi suçların af kapsamında olduğu, genel af kararını veren kanunda belirtilir. Yalnızca belirli suçlar ve suçlular için olabileceği gibi, bütün hükümlüler için geçerli olabilir. Bazı suçlar ve suçlular af kapsamı dışında bırakılabilir. Bu nedenle, genel af ilan edilmeden önce hangi suçların ve suçluların af kapsamına alındığı, detaylı bir şekilde af kanununda belirtilir.

Genel Af Ne Demektir, Etkileri Neler Olur? Genel af sonrası suçluların durumu nedir?

Genel af ilan edildiğinde, bir ceza hükmü verilmiş olan kişilere yönelik infaz işlemleri sona erer. Örneğin, bir kişi hapis cezası almış ve cezasını infaz ediyorsa, genel af ile birlikte bu kişinin cezası son bulur ve kişi serbest kalır. Bu durum, cezaevindeki kalabalıklaşmayı engellemeyi ve/veya toplumsal barışı sağlamak amacıyla yapılabilir.

Özellikle tekrarlanan suçlarda, genel af, suçluların yeniden topluma kazandırılması için bir fırsat olabilir. Cezaevindeki kalabalıklaşmayı engellemeyi ve cezaların işlevselliğini sağlamak adına yapılan bir adım olarak da değerlendirilebilir. Ancak, her ne kadar toplumsal düzeni sağlamayı hedeflese de, bazı eleştiriler de mevcuttur. Suçluların affedilmesinin toplumsal güvenliği tehlikeye atabileceği düşünülmektedir.

Ancak, genel af yalnızca belirli suçları kapsayabilir. Türk Ceza Kanunu‘nun 65. maddesi doğrultusunda, affın kapsamına giren suçlar, kanunda açıkça belirtilir ve suçlulara af uygulanır. Bunun dışında, genel affın toplumsal etkileri de dikkate alınarak, bazı suçların affedilmesi sağlanmaz. Genel af kararı ile birlikte, hükümlünün aldığı ceza ortadan kalktığı için, cezaevine yeniden girmesi gerekmez.

Genel af kapsamına hangi suçlar girer?

Af kanunları, suçların türüne göre değişiklik gösteren sonuçlar doğurabilir. Bazı suçlular derhal tahliye edilebilirken, bazı suçluların cezaları indirilerek cezaevlerinde kalmaları sağlanabilir. Bunun dışında, bazı suçlular için yasal haklar kısıtlanabilir ya da tamamen ortadan kaldırılabilir.

Genel af, hapis cezalarını ortadan kaldıran ve kamu davasını düşüren bir düzenlemeyi ifade eder. Türk Ceza Kanunu‘nun 65. maddesi gereğince, genel af ilan edildiğinde, af kapsamına giren suçluların cezaları tüm neticeleriyle birlikte ortadan kalkar. Ancak bu, her suç için geçerli olmayabilir ve sadece belirli suçlar ve suçlular için geçerli olabilir.

Genel af, önemli bir düzenlemedir ancak yalnızca belirli şartlarda uygulanabilir. Genel af ilan edilmeden önce bu düzenlemeler detaylı bir şekilde incelenir ve ilan edilecek affın kapsamı belirlenir. Herhangi bir genel af durumunda, kanuni düzenlemeye dikkat etmek ve hangi suçların af kapsamında olduğuna bakmak önemlidir.

Dini İnanç ve Duyguların İstismar Edilmesi Suretiyle Dolandırıcılık Suçu

Dini İnanç ve Duyguların İstismar Edilmesi Suretiyle Dolandırıcılık Suçu

Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık suçu, genellikle dini referanslarla kişilerin güvenini kazanıp, onları maddi açıdan zarara uğratmaya yönelik bir eylemi ifade eder. Örneğin, bir kişi, dini bir lider gibi davranarak, bir başkasını dini vecibeleri yerine getirmeye ikna edebilir ve bunun karşılığında para, mal veya başka bir değerli şey alabilir. Bu durumda, mağdurun dini inançları ve duyguları suistimale uğramaktadır.

Türk Ceza Kanunu‘nda dolandırıcılık suçunun tanımı, başkasını kandırmak suretiyle haksız menfaat sağlama olarak yapılmıştır. Dinî duyguları istismar etmek, bu tür dolandırıcılık suçlarını daha da ağırlaştırabilir, çünkü mağdurun bu tür manipülasyonlara karşı savunmasız olması, suçun ciddiyetini artırır.

Türk Ceza Kanunu’na Göre Cezalar

Türk Ceza Kanunu’nda dolandırıcılık suçu 157. maddede düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, başkasını kandırmak suretiyle haksız kazanç elde eden kişi, 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bununla birlikte, dinî duyguların istismarı gibi ağırlaştırıcı bir durum söz konusuysa, cezalar daha da artırılabilir.

Türk Ceza Kanunu‘nun 158. maddesinde, dolandırıcılığın nitelikli halleri yer almaktadır. Bu durumlar, mağdurun daha fazla zarar görmesi veya suçun daha karmaşık bir şekilde işlenmesi hâlinde devreye girer. Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi, toplumda daha fazla infial yaratabileceği ve mağdurların zararlarının daha büyük olabileceği için, bu suçun nitelikli hallerinden sayılabilir. Bu durumda cezanın 5 yıldan 10 yıla kadar arttırılacağına hükmedilebilir.

Sonuç Olarak; Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık suçu, Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen dolandırıcılık suçunun daha ağırlaştırılmış bir versiyonudur. Bu tür suçların işlenmesinde mağdurun dini duyguları hedef alındığı için, cezalar daha ağır olabilir. Bir ceza avukatı olarak, bu tür davalarda mağdurun haklarının korunması için dikkatli bir hukuki strateji belirlemek önemlidir. Bu suçla ilgili olarak Türk Ceza Kanunu 157 ve 158. maddeleri temel alınarak, suçlulara verilecek cezalar belirlenir. Ayrıca örnek içtihatlar da davaların seyrine yön verebilir…

Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık suçu ile ilgili emsal Yargıtay içtihatları

Yargıtay, Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık suçuyla ilgili çeşitli içtihatlara sahiptir. Örneğin,

Bir başka örnek, Yargıtay (Kapatılan)15. Ceza Dairesi 2011/19674 E. , 2013/8146 K. sayılı kararında, kendisini cinlerle çalışan biri olarak tanıtarak mağdurları “çocuğunuz olacak” diye kandıran sanığa mahkumiyet verilmesi yönünde karar vermiştir.

*

Örnek Yargıtay İçtihatları

Aşağıda konu ile ilgili emsal olabilecek bir Yargıtay kararı bulabilirsiniz:

*

Ceza Genel Kurulu 2014/399 E. , 2015/272 K.
BASİT DOLANDIRICILIK SUÇU
SAHTE PARA KULLANMAK SURETİYLE DOLANDIRICILIK
DİNİ İNANÇ VE DUYGULARIN KULLANILMASI SURETİYLE DOLANDIRICILIK
HİLELİ DAVRANIŞLARLA ALDATMA
ŞİKAYETÇİNİN PARA KAZANMA AMACI
TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 158
TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 157
TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 52
TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 53
TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 58
TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 63

İçtihat Metni
Nitelikli dolandırıcılık suçundan sanığın TCK’nun 158/1, 52/2, 53/1, 58/6 ve 63/1. maddeleri gereğince dört yıl hapis ve 2.400 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına, hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 01.04.2013 gün ve 18-124 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 25.09.2013 gün ve 17917-14117 sayı ile;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, somut olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.

Dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak TCK’nın 158/1. maddesinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesine göre dikkat edilmesi gereken husus, dinin aldatma aracı olarak kullanılmasıdır. Din, topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, Allah ve peygamber kavramını genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünüdür. Dinî inanç, dine inanan, belli bir dine mensup kişinin duygularıdır. Bir insanın dinî inanç ve duyguları ile doğup büyüdüğü, terbiyesini aldığı ailesi, çevresi ve içinde bulunduğu toplum arasında çok sıkı bir ilişki vardır.

Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için dinî kurallara bağlı olanların önem verdiği değerler, dinî inanç ve duygular aldatma aracı olarak kullanılmalı, bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır.

Bergama’dan İzmir’e gelen mağdurun otobüs terminalinde bulunan kafede oturduğu sırada yanına giderek masaya oturan sanığın, mağdurla sohbet etmeye başladığı, mağdurun Bergama’dan hasta olan eşinin ameliyatı işlemleri için geldiğini öğrenmesi üzerine cebinden Türkiye’de tedavülde olmayan, alınıp satılmayan 200 Laos Kipi tabir edilen parayı çıkartıp ‘sana para çok lazım olur, dedem öldü, dedemin ölüm parasını aldım, bunların değeri 400 TL ediyor, sen bana 250 TL ver, paranın üzeri dedemin hayrı için senin olsun’ diyerek mağdura verdiği, mağdurun da sanığa inanarak 250 TL’yi verdiği, parayı alan sanığın daha sonra ortadan kaybolduğunun anlaşıldığı olayda, eyleminin TCK’nın 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suçun vasfında yanılgıya düşülerek nitelikli dolandırıcılık suçuna uyduğundan bahisle uygulama yapılıp sanık hakkında fazla ceza tayini” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi ise 25.12.2013 gün ve 428-531 sayı ile;
Dolandırıcılık suçu aldatma temeline dayanan suç olup, birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, mağdurun sadece malvarlığı zarar görmemekte, ayrıca iradesi hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. TCK’nın 158/1-a bendinde yasa koyucu tarafından insanlar üzerinde yoğun etkisi bulunan dinî inanç ve duyguların istismarının önlenmesi amaçlanmış, dinî inanç ve duyguların kötüye kullanılması ile yapılan hile ve aldatmalar ile haksız kazanç, yarar sağlanması nitelikli dolandırıcılık kabul edilerek daha ağır cezaya bağlanmıştır.

Olayımıza baktığımızda aranılması gereken husus ‘dinin, dinî inanç ve duyguların ya da başkaları için iyilik yapma hislerinin aldatma aracı olarak kullanılıp kullanılmadığının’ tespiti olacaktır. Bu bent bakımından hangi din ve mezheb olduğunun bir önemi yoktur. Fitre ve zekat verileceğinden, cami yaptıracağından bahisle para toplanması, cem evi veya kiliseye yardım parası toplanması, cenaze için kuran-ı kerim okunacağı, arkasından zekat verileceği, dua okumanın değerli eşya üzerinden yapılacağı, ölmüşler için hayır yapılacağı gibi hallerde kişilerin iyilik ve hayır yapma duygularının, dinî duyguların içinde kaldığını kabul etmek gerekir ve bu duyguların istismar edilmesi bu suçun oluşması için yeterlidir.

Olayımızda sanığın, dedesinin öldüğünü, ölüm parası aldığını, yabancı menşeli para ile ruhuna hayır yapmak istediğini söyleyip cebindeki dövizi çıkarıp gösterdiği açıktır.

Mağdurun dinî duyguları üzerinden eylemine giriştiği, arkasından uzak doğu ülkesi Laos’a ait önceki tarihlerde geçerli ve yürürlükte kalmış ancak suç tarihinde geçerli olmayıp yürürlükten kaldırılan bu parayı verirken mağdura dövizi bozdurması durumunda değerinin 400 TL yaptığını, bir kısmını vermesi halinde parayı kendisine vereceğini, bozdurup üstü olan para ile kendisine iyilik ve yardım, dedesine hayır yaptığını belirterek verdiği anlaşılmaktadır.

Sanığın Merkez Bankasının kıymet raporunda açıklandığı üzere, dolandırıcılık kastı ile hareket ettiği ve ustaca hazırlık hareketlerini gerçekleştirdiği, mağdurun bilemeyeceği bir nitelikteki parayı olay öncesinde hazırladığı ve olayı planladığı, kafasında yaptığı kurgu ile hareket ettiği, zira hakkında verilmiş bir çok mahkûmiyet hükmü bulunduğu ve bu ilamlarda sanığın suç işleme yöntemlerinin aynı olduğu, postane, hastane, banka önlerinde karşılaştığı kişilere yaklaşarak önce yakınlık kurduğu ve kişileri ölçüp tarttığı, mağdur üzerinde işlemek istediği suç için gerekli yakınlık ve iyilik hislerini doğurabilmek ve kurabilmek için hal hatır sorduğu, samimiyet kurduğu, çay ısmarladığı, kendisi, ailesi, dedesi hakkında konuşup ailevi durumları hakkında bilgi aldıktan sonra da planını uygulamaya koyduğu, bu aşamadan sonra iradesi etki altına alınarak dinî duyguları ile aldatıldığı ve mağdurun kendisine iyilik ve hayır aynı zamanda sanığın ölmüş dedesine hayır yapıldığını düşündüğü açıktır. Mağdurdaki bu duygular inanç temeline dayalı iyilik ve hayır işleme, sevap kazanma ve kazandırma isteğine dayalı olup, olayda bu duygularının istismar edilmediğini düşünmek mümkün olmamıştır.

Sanığın mahkememizin bir başka dosyasında da aynı yöntemle hareket ettiği, sabıka kaydında yer alan ilamlarında aynı yöntemi kullandığı, bu yöntemde ustalaştığı, eyleminin nitelikli dolandırıcılık suç tipine uyduğu, suçun maddi ve manevi unsurları ile sübuta erdiği” gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.

Direnme hükmünün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10.06.2014 tarih, 207017 sayı ve “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin basit dolandırıcılık suçunu mu, yoksa nitelikli dolandırıcılık suçunu mu oluşturacağının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

Olay tarihinde eşinin ameliyat işlemleri ile ilgilenmek amacıyla geldiği otogarda bir kafede kardeşini beklemekte olan altmış yaşındaki ilkokul mezunu şikâyetçinin yanına gelen ve benzer şekilde işlediği dolandırıcılık suçlarından sabıkası olan sanığın, şikâyetçi ile tanışıp çay ısmarladığı, şikâyetçinin beklediği kız kardeşini kendi telefonuyla aradığı izlenimi verip güvenini kazandığı, akabinde şikâyetçinin eşinin hastane masrafları nedeniyle paraya ihtiyacı olacağını, vefat eden dedesine de hayır yaptırmak istediğini dile getirerek ülkemizde herhangi bir değeri bulunmayan, kendi ülkesinde de daha önceden tedavülden kalkmış bulunan iki adet 100 Laos parası çıkarıp gösterdiği, paraların ülkemizde tedavülde bulunduğunu, değerlerinin 400 Lira edeceğini beyan ederek, şikâyetçiden söz konusu paranın lira karşılığı olarak sadece 250 Lira vermesini, geri kalan parayı yakın tarihte ölen dedesinin hayrı olarak kabul etmesini istediği, şikâyetçiden parayı almasının ardından şikâyetçinin yanından uzaklaştığı, durumu kız kardeşine anlatan şikâyetçinin polis karakoluna gidip şikâyette bulunduğu, güvenlik kamerası görüntülerinden sanığa ulaşılmaya çalışıldığı ancak tespit edilemediği, yirmi gün sonra benzer şekilde işlediği suçlar nedeniyle yakalanan sanığın şikâyetçi tarafından teşhis edildiği, yapılan aramada üzerinde tedavülde bulunmayan ve piyasa değerleri de olmayan yabancı paraların ele geçirildiği,

Şikâyetçinin; Bergama’dan İzmir’e gelerek otogarda bir kafenin önünde oturduğunu, o sırada önceden tanımadığı ellibeş yaşlarında, kısa boylu tıknaz yapılı, dişleri olmayan, kısa saçlı, düzgün konuşan bir şahsın masasına oturduğunu ve kendisine çay ısmarladığını, sohbet esnasında bu kişiye eşinin ameliyat olacağını, hastaneye gitmek için kız kardeşini beklediğini anlattığını, sahsın kendisinde telefon bulunduğunu ve kardeşini arayabileceklerini söylediğini, söz konusu şahsın kız kardeşinin telefonunu aradığını ancak telefonun meşgul çaldığını beyan ettiğini, aradan bir süre geçtikten sonra cebinden iki adet üzerinde yüz rakamı yazılı bulunan Çin parası olduğunu tahmin ettiği paraları çıkartıp “bunların değeri dörtyüz lira ediyor, sen bana ikiyüzelli lira ver, gerisi senin olsun, sana para lazım olur, dedem öldü, dedemin ölüm parasını aldım, bu paranın üzeri dedemin hayrı olarak senin olsun” dediğini, kendisinin de istediği parayı verdiğini, ardından şahsın gittiğini, daha sonra kız kardeşi ile buluştuklarını ve durumu ona anlattığını, dolandırıldığını anlayınca birlikte polise gittiklerini, sanıktan şikâyetçi olduğunu ifade ettiği,

Soruşturma aşamasında susma hakkını kullanan sanık duruşmada; suçlamayı kabul etmediğini, şikâyetçinin iddialarının asılsız olduğunu, şikâyetçiye çay ısmarlayarak yanından ayrıldığını, üzerinde bulunan yabancı paraların değersiz olduklarını ve piyasada satıldıklarını, söz konusu paraları koleksiyon yapmak amacıyla aldığını savunduğu, bozma kararından sonra ise olaydan dolayı pişman olduğunu dile getirdiği,
Anlaşılmaktadır.

TCK’nun 157. maddesinde dolandırıcılık suçunun basit şekli; “hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası verilir” biçiminde hüküm altına alınmıştır. Anılan kanunun “nitelikli dolandırıcılık” başlığını taşıyan 158. maddesinde ise onbir bent halinde bu suçun nitelikli halleri sayılmıştır.

Malvarlığı değeri yanında, irade özgürlüğünün de korunduğu dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
1) Failin bir takım hileli davranışlarda bulunması,
2) Hileli davranışların mağduru aldatabilecek nitelikte olması,
3) Failin hileli davranışlar sonucunda mağdurun veya başkasının aleyhine, kendisi ya da başkası lehine haksız bir yarar sağlaması,
Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

Fail kendisine veya başkasına yarar sağlamak amacıyla bilerek ve isteyerek hileli davranışlar gerçekleştirmeli, bu davranışlarla bir başkasına zarar vermeli, verilen zarar ile fiil arasında uygun illiyet bağı bulunmalı ve zarar da nesnel ölçütler göz önünde bulundurularak belirlenebilecek ekonomik zarar olmalıdır.

Görüldüğü gibi, dolandırıcılık suçunu malvarlığına karşı işlenen diğer suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden fazla hukuki konusu bulunan bu suç işlenirken, sadece malvarlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. Madde gerekçesinde de, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestisinin etkilenip irade özgürlüğünün de ihlâl edildiği vurgulanmıştır.

Dinî inanç ve duygularının istismar edilmesi suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçu da TCK’nun 158/1-a maddesinde;
Dolandırıcılık suçunun;
a- Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle
İşlenmesi halinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur” şeklinde düzenlenmiştir.

Bu düzenleme ile toplumda yaşayan insanlar üzerinde yoğun bir etkisi bulunan dinî inanç ve duyguların istismarının önlenmesi amaçlanmıştır. Maddenin bu bölümüne ilişkin gerekçesinde; “Birinci fıkranın a bendinde, dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak kabul edilmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır. Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi için, dinî inanç ve duygular, aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalıdır. Suçun oluşabilmesi için, dinî inanç ve duyguların kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirilen hile ile haksız yarar da sağlanmış olmalıdır” şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.

Bu aşamada “hayır ve hayır işleme” ile “istismar” sözcükleri üzerinde durulmasında da fayda bulunmaktadır.

Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğüne göre hayır; “iyilik, karşılık beklemeden yapılan yardım,” hayır işlemek ise; “dine ve insanlığa uygun iyi bir davranışta bulunmak” şeklinde tanımlanmıştır. (Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük, Ankara 2009, s. 868) İstismar; Arapça “semere” kelimesinden türetilmiş olup, nitelikli dolandırıcılık suçlarının hüküm altına alındığı TCK’nun 158/1-a maddesinde “sömürme” anlamında kullanılmıştır.
Uygulamada yerleşmiş kabule göre; dinin, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve yaratıcı kavramlarını da içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütününü ifade ettiği, dinî inancın, belirli bir dine mensup olup dine inanan kişinin duyguları olduğu, bir insanın dinî inanç ve duyguları ile doğup büyüdüğü, terbiyesini aldığı ailesi, çevresi ve içinde bulunduğu toplum arasında çok sıkı bir ilişki bulunduğu, bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için, dinî kurallara bağlı olanların önem verdiği değerler, dinî inanç ve duyguların aldatma aracı olarak kötüye kullanılması ve bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olması gerektiği açıklanmıştır.

TCK’nun 158. maddesinin birinci fıkrasının a bendinde, dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi nitelikli hal olarak kabul edilirken, dinin, dinî inanç ve duyguların ya da iyilik yapma hislerinin aldatma aracı olarak kullanılması aranmıştır. Önemli olan, dinî inanç ve duyguların kötüye kullanılması suretiyle insanların aldatılması olup, aldatma aracı olarak kullanılan din veya mezhebin hangi din veya mezhep olduğunun bir önemi bulunmamaktadır. Örneğin, fitre ya da zekât verileceğinden bahisle para toplanması, gerçekte cami yaptırma niyetinde olmayan bir kimsenin cami yaptıracağından ya da yarım kalan camiyi bitireceğinden bahisle izinsiz olarak yardım toplaması veya cemevi ya da kilise veya başka bir kutsal yapı, bina veya inşaata yardım duyurusuyla para istemesi veya Hazreti İsa‘nın dünyaya dönüşünü sağlamak için altyapı oluşturmak üzere para toplaması, Kur’an-ı Kerim okunacağı ve cenazenin ardından zekat verileceği ya da sözkonusu okumanın değerli bir ziynet eşyası üzerine yapılacağından bahisle yardım toplanması gibi durumlarda bir kısım dinî inanç ve duyguların istismar edildiğinden sözedilebilecektir.

Öğretide kabul gören görüşlere göre de, gerçekte mevcut olmadığı halde cami ya da Kur’an Kursuna yardım edileceğinden bahisle para toplanması, yine dinin orjinal bünyesinde olmayan tarzda ve maddi menfaat temin etmek için muskacılık, üfürükçülük gibi faaliyetler sonucu kişilerden yarar elde edilmesi hali de bu bent kapsamına girecektir. (Durmuş Tezcan- Mustafa Ruhan Erdem-Murat Önok, Teorik Ve Pratik Ceza Hukuku, Seçkin Yayınevi Ankara 2010, 7. Baskı, s. 617; Nur Centel-Hamide Zafer-Özlem Çakmut, Kişilere Karşı Suçlar, Beta Yayınevi, İstanbul 2011, 2. Baskı, s. 472; Ali Parlar-Muzaffer Hatipoğlu, Türk Ceza Kanunu Yorumu, Ankara 207, c. 2, s. 1248; M. Emin Artuk-Ahmet Gökçen-Ahmet Caner Yenidünya, Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, 2. Baskı, c. 4, s. 5207; Doğan Soyaslan, Ceza Kanunu Özel Hükümler, Yetkin Yayınevi Ankara 2012, 9. Baskı, s. 427)

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Eşinin ameliyatı ile ilgilenmek amacıyla geldiği otogarda kardeşini beklemekte olan şikâyetçinin yanına gelen ve benzer şekilde işlediği dolandırıcılık suçlarından sabıkalı olan sanığın, şikâyetçi ile tanışıp çay ısmarladığı, şikâyetçinin kardeşini kendi telefonuyla aradığı izlenimi verip güvenini kazandığı, akabinde şikâyetçinin hastane masrafları nedeniyle paraya ihtiyacı olacağını, vefat eden dedesine de hayır etmek istediğini dile getirerek ülkemizde herhangi bir değeri bulunmayan, kendi ülkesinde de daha önceden tedavülden kalkan iki adet 100 Laos parası çıkarıp gösterdiği, paraların ülkemizde tedavülde bulunduğunu, değerlerinin 400 Lira edeceğini beyan edip, şikâyetçiden söz konusu paranın lira karşılığı olarak kendisine 250 Lira vermesini, geri kalan parayı yakın tarihte ölen dedesinin hayrı olarak kabul etmesini istediği, parayı almasının ardından yanından ayrıldığı sabit bulunan olayda, sanığın basit bir yalanı aşan, şikâyetçiyi yanıltıp kandıracak yoğunluk ve güçteki sözleri ile planlayarak ustaca sergilediği eyleminin hileli davranış olduğu ve hileli davranışlarla aldatma sonucu mağdurun zararına gerçekleşen eylemin dolandırıcılık suçunu oluşturacağı kabul edilmelidir.

Ancak sanığın, eşinin ameliyat olması nedeniyle otogarda kardeşini beklemekte olan ilkokul mezunu ve elli yaşındaki şikâyetçinin yanına gelip çay ısmarladığı, kendi telefonu ile kardeşini arıyormuş gibi yapıp güven telkin ettiği, şikâyetçinin zor durumundan yararlandığı, paraya ihtiyacı olacağını söylediği, ardından eylemini gerçekleştirdiği, şikâyetçinin beyanında geçen “ölenin arkasından hayır yapma” hususunun özellikle gündeme getirilip dinî inanç ve duyguların aldatma aracı olarak kullanılmasının, dolayısıyla dinî inanç ve duyguların istismar edilerek irade özgürlüğünün etkilenip baskı altına alınmasının söz konusu olmadığı, aksine şikâyetçinin 400 TL olduğunu zannettiği 100 Laos parasına 250 TL ödemek suretiyle para kazanmak amacıyla hareket ettiği anlaşıldığından, sanığın sabit kabul edilen eylemi dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık suçunu değil, basit dolandırıcılık suçunu oluşturmaktadır.

Bu itibarla, sanığın dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık suçundan mahkûmiyetine ilişkin yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan İki Genel Kurul Üyesi; sanığın eyleminin dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğu, bu nedenle yerel mahkeme direnme hükmünün onanması gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.

SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.12.2013 gün ve 428-531 sayılı hükmünün, sanığın eyleminin dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık nitelikli suçunu değil, basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.09.2015 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

*

Yargıtay (Kapatılan)15. Ceza Dairesi 2011/19674 E. , 2013/8146 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
HÜKÜM : Beraat

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.

Kendileri gibi çocuk sahibi olmayan tanıklar … ve …’ın çevresinde “hoca” olarak bilinen sanığa gittikleri ve tanık Ayfer’in sanık vasıtasıyla hamile kaldığını öğrenen katılanların, tanıkların evinde sanık ile tanıştıkları, sanığın katılanlara “şimdiye kadar yapmış olduğum ilaçlardan çocuğu olmayan kalmadı, sizin de çocuğunuz olacak ama benim dediğim şeyleri yapacaksınız” diyerek katılanlara vereceği ilaçları kullanmaları gerektiğini, kendisinin cinlerle çalıştığını, üzerlerinde büyü ve sihir olduğunu, büyü ve sihirin cinler vasıtasıyla çözüleceğini, cinlerin altınları çok sevdiğini ancak ikna edebilmesi için altın göstermesi gerektiğini, 200 gram 22 ayar (8) altın bilezik ve emeği içinde 3.000 TL vermeleri gerektiğini söylediği, birkaç gün sonra bu kez katılanların evine gelen

sanığın bir süre verdiği ilaçları kullanan katılan …’ye tahlil yaparak hamile olduğunu söyleyip 3.000 TL’yi aldığı, 6 ay boyunca doktora gitmemesi gerektiğini, hamileliği boyunca cinlerin çocuğunu koruması için altınları bir kutuya koyacağını, kutunun çocuk doğana kadar açılmaması gerektiğini, açılırsa cinler tarafından zarar verileceğini söyleyip katılanların kendisine verdiği 8 adet burma bileziği içine koyduğunu söylediği kutuyu katılanları odadan dışarı çıkardıktan sonra yatak odasına koyduğu, katılanların kutuyu sanığın söylediği gibi yatak odasında muhafaza ettikleri ve açmadıkları, 6 ay sonra hamile olmadığı anlaşılan katılan …’nin kutuyu açtığında içinin boş olduğunu gördüğü, sanığa giderek altın ve paralarını istedikleri halde sanığın altın ve paraları iade etmediğinin katılanlar beyanı ile uyumlu tanıklar … ve …’ın yeminli anlatımları ile anlaşılması karşısında, sanığın eyleminin dini inanç ve duyguları istismar etmek suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden sanığın mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.un 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

İnternet Üzerinden İlan Vermek Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık Suçu

İnternet Üzerinden İlan Vermek Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık Suçu

İnternetin giderek daha çok yaygınlaşması ile son yıllarda internet üzerinden yapılan dolandırıcılık vakaları artmış durumda. Özellikle “İnternet üzerinden ilan vermek suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçu” konusu, hem mağdurları hem de adli mercileri ciddi şekilde ilgilendiren bir mesele haline gelmiştir. Bu yazıda, internet aracılığıyla ilan vererek dolandırıcılık suçunun nasıl işlendiği, suçun nitelikli olma şartları ve Türk Ceza Kanunu‘na (TCK) göre cezası hakkında detaylı bir değerlendirme yapacağız.

İnternet Üzerinden İlan Vermek Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık Suçu

İnternet üzerinden ilan vermek suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçu, daha çok ticaretle uğraşan kişiler tarafından işlenen ve mağdurları maddi zarara uğratan bir suç türüdür. Türk Ceza Kanunu‘nun 157. ve 158. maddeleri, dolandırıcılık suçunun tanımını yaparken, nitelikli dolandırıcılığı ise belirli şartlarla daha ağır cezalandırır.

Türk Ceza Kanunu‘na (TCK) 157. maddesi dolandırıcılığın genel tanımını yaparken, 158. madde ise nitelikli dolandırıcılığı düzenler. Nitelikli dolandırıcılık, suçu işleyen kişinin mağduru daha ağır bir şekilde mağdur etmesi, toplumu daha fazla zarara uğratması gibi durumlarla ilgilidir. Örneğin, internet üzerinden verilen yanıltıcı ilanlarla, mağdurlar belirli bir hizmeti alacağına dair umutlandırılıp para yatırmaları sağlanabilir. Ancak söz konusu hizmet yerine getirilmez ise, bu durumda nitelikli dolandırıcılık suçu oluşur.

İnternet Üzerinden İlanla Dolandırıcılık: Bir Vaka Örneği

Yargıtay’ın 15. Ceza Dairesi tarafından verilen 2020/10286 K. sayılı kararında, sanığın bir şirket adına yurt dışında yaz okulu düzenleyeceğine dair internet üzerinden ilan vermesi sonucu dolandırıcılık suçu işlemesini değerlendirmiştir. Bu davaya müdahil olan mağdur, bu ilana güvenerek 5.000 TL yatırmış, ancak ne yaz okulu düzenlenmiş ne de parasını geri alabilmiştir. Yargıtay, bu durumu nitelikli dolandırıcılık olarak değerlendirmiştir (Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 2017/26763 E. – 2020/10286 K.).

Yargıtay‘ın bu kararı, internet üzerinden ilan vermek suretiyle gerçekleştirilen dolandırıcılığın, sadece mağdurun maddi kaybı ile sınırlı kalmadığını, suçun aynı zamanda internetin sağladığı kolaylıklardan yararlanan çok daha geniş bir kitleyi hedef aldığını ve toplumdaki güven duygusuna tehdit oluşturma potansiyeline sahip olduğunu da göstermektedir.

Ceza Avukatı Perspektifinden Değerlendirme

Bir ceza avukatı olarak, internet üzerinden dolandırıcılık suçları ile ilgili davaların her geçen gün arttığını ve bu tür suçların yargılamasında dikkat edilmesi gereken birçok detay olduğunu söylemek gerekir. Örneğin, sanığın internet üzerinden verdiği ilanların yanıltıcı olup olmadığının belirlenmesi, suçu işleyen kişinin cezai sorumluluğunun tespiti açısından önemlidir. Tabii ki bu tür suçlarda mağdurun mağduriyetinin giderilmesi amacıyla dava açarken dikkat edilmesi gereken başka hususlar da bulunmaktadır.

Türk Ceza Kanunu’na göre internet üzerinden dolandırıcılık

Türk Ceza Kanunu‘na (TCK) 158. maddesi, nitelikli dolandırıcılığın cezasını 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası olarak belirlemiştir. Bunun yanı sıra, mağdurun uğradığı zararların tazmin edilmesi de önemlidir. İnternetten dolandırıcılık yapan kişiler için verilen cezalar genellikle yüksek olup, suçun türü ve mağdurun zararının büyüklüğüne göre cezanın alt ve üst sınırları değişebilir.

İnternet üzerinden ilan vermek suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçu, hukuki açıdan önemli bir mesele olmasının yanı sıra, pratikte de ciddi mağduriyetlere yol açmaktadır. Türk Ceza Kanunu, bu tür suçların önüne geçilmesi için önemli düzenlemeler getirmiştir, ancak sanıkların cezalandırılması sürecinde dikkatli bir hukuki değerlendirme yapılması gerekir. Yargıtay içtihatları da, bu suç türünün tespitinde önemli bir rehberdir.

Ceza avukatı olarak, bu tür suçların mağduru veya şüphelisi olan kişilere hukuki destek sağlamak ve onların haklarını savunmak önemli bir görevdir. Eğer siz de internet üzerinden dolandırıcılık sebebiyle mağdur olduysanız veya bu böyle bir itham ile karşı karşıya kalmış bir şüpheli iseniz, bir ceza avukatına başvurarak, hukuki yardım alma yolunda ilk adımı atabilirsiniz.

Referanslar

  • Türk Ceza Kanunu‘na (TCK) 157 ve 158. Maddeler
  • Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 2017/26763 E., 2020/10286 K.

*

Konu ile ilgili emsal olabilecek bir Yargıtay kararını aşağıda bulabilirsiniz:

Yargıtay 15. Ceza Dairesi         2017/26763 E.  ,  2020/10286 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
HÜKÜM : TCK’nın 158/1-f-h-son, 62, 52/2, 53. maddeleri gereğince mahkumiyet

Nitelikli dolandırıcılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;

Sanığın sorumlu müdürü olduğu …. . İç ve Dış Ticaret Limited Şirketi adına internet üzerinden yurt dışında açılan yaz okullarına öğrenci göndereceğine ilişkin ilan verdiği, katılanın da internet üzerinden verilen ilan vasıtasıyla sanığa ulaşarak yurt dışında öğrenim görmek amacıyla 5.000 TL parayı sanığın bildirdiği banka hesabına gönderdiği ancak katılanın yurt dışına öğrenim için gönderilmediği gibi parasının da iade edilmediği bu suretle sanığın nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda;

sanık savunması, katılan beyanları ile dosya kapsamına göre mahkemenin mahkumiyet kararına ilişkin kabul ve uygulamasında bir isabetsizlik görülmemiş, sanığın internet üzerinden ilan verip katılanı dolandırdığı anlaşıldığından tebliğnamedeki bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanık müdafiinin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, 21/10/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

"Veysel Danış'a Danış'ırsam bilirim"
diyorsanız Tıklayın