Tecavüze uğrayan kadının ruh sağlığının bozulma nedeni

Tecavüze uğrayan kadının ruh sağlığının bozulma nedeni

Ceza davalarında, tecavüze uğrayan kadının ruh sağlığının bozulup bozulmadığı araştırılır mı?

Ceza mahkemesi, tecavüze uğrayan kadının ruh sağlığının bozulma nedenini nasıl tespit eder?

*

Tecavüze uğrayan kadının ruh sağlığının bozulup bozulmadığını düşünmek abestir. Böyle bir travma yaşayan kişinin ruh sağlığının bozulmaması mümkün değildir.

Yargıtay da tecavüze uğrayan kadının ruh sağlığının bozulma nedenini araştırmaya gerek yoktur kanaatindedir. Ve sanıklar hakkında ağırlaştırıcı sebep uygulanması gerektiğini belirtmektedir.

Konu ile ilgili emsal olabilecek bir Yargıtay kararını aşağıda bulabilirsiniz:

CİNSEL SALDIRI • RUH SAĞLIĞININ BOZULMASI
Özet
ÖZET: Tecavüze uğrayan kadının ruh sağlığının bozulma nedenini araştırmaya gerek yoktur. Sanık hakkında ağırlaştırıcı sebep uygulanır.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU E: 2012/14-1037 K: 2013/50 T: 12/02/13
Nitelikli cinsel saldırı suçundan sanık T.A.’ın 5237 Sayılı TCK’nın 102/2, 102/3-c, 102/5, 43/1,62/1 ve 53/1. Maddeleri uyarınca yirmi yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, E 3.Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen 21.02.2011 gün ve 68/13 sayılı re’sen temyize tabi bulunan hükmün, sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14.Ceza Dairesince 24.11.2011 gün ve 14379-4142 sayı ile;
“Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Adli Tıp Kurumu 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 13.08.2008 tarih ve 4078 nolu raporunda travma sonrası stres bozukluğu tanısı konan mağdurun ruh sağlığının bozulduğunun ifade edilmesi nedeniyle, oluşa, olayın ortaya çıkma şekline ve dosya kapsamına göre bu bozulmanın atılı suç nedeniyle mi, yoksa olay sonrasındaki dedikodu ve oluşan çevre baskısı veya sair etkenler sonucu mu oluştuğunun tıbben ayrımının yapılıp yapılamayacağı, olayın özellikleri de gözetilerek ruh sağlığındaki bozulmanın eylemden kaynaklanıp kaynaklanmadığının tereddüde yer bırakmayacak şekilde tespiti amacıyla dosyanın adli tıp kurumu ilgili ihtisas kuruluna gönderilerek bu konularda yeninde rapor alınmasından sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği gözetilmeden eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

(E.) 3. Ağır Ceza Mahkemesi ise 26.03.2012 gün ve 20-63 sayı ile;

“TCK’nın 102/5.maddesi, “suç sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde on yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.” Şeklindedir.

Cinsel saldırı sonucu mağdurun bir hastalığa yakalanması ya da çocuk yapma yeteneğini yitirmesi gibi beden sağlığının bozulduğu durumlar ile ruh sağlığının kalıcı şekilde bozulduğu hallerde bu artırım uygulanacaktır. Beden veya ruh sağlığının bozulması ile cinsel saldırı arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Yerleşik Yargıtay kararlarına göre uzman hekim raporunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulduğu belirtilmiş ise mutlaka Adli Tıp Kurumu veya 2659 sayılı Kanuna göre üniversitelerce oluşturulan adli tıp heyetlerinden rapor aldırılması gerekmektedir. Mahkememizce Adli Tıp Kurumu 6.İhtisas Kurulundan rapor alınmış, 13.08.2008 tarih ve 4078 sayılı raporda “2004-2006 yılları arasında mağduru bulunduğu zorla ırza geçme olayı sonucu beden ve ruh sağlığı bozulup bozulmadığı sorulan (R.) kızı 10.05.1974 doğumlu (D.A.)’ın 09.04.2008 ve 21.07.2008 tarihlerinde kurulumuzca iki kez yapılan muayenesi ve dava dosyasının tetkiki sonucunda mağduresi bulunduğu olaydan kaynaklanmış ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede travma sonrası stres bozukluğu denilen ağır nöroz arazının tespit edildiği, buna göre 2004-2006 yıllarında mağduru bulunduğu olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğu” belirtilmiştir. Gerek TCK’nın 102/5.maddesinde, gerekse maddenin gerekçesinde bozma ilamında belirtildiği gibi ruh sağlığındaki bozulmanın atılı suç nedeniyle mi, yoksa olay sonrasındaki dedikodu ve oluşan çevre baskısı veya sair etkenler sonucu mu olduğunun tespitini gerektirir bir düzenleme veya açıklama yoktur. Küçük bir köyde yaşayan mağdurun kayın biraderi olan sanık tarafından iki yıl boyunca zorla ırzına geçilmesi, bu eylemler nedeniyle bir de çocuk dünyaya getirmesi sonucunda ruh sağlığının bozulması neredeyse mutlak derecede bir sonuç olduğu gibi, yaşadığı sosyal çevre, akraba ilişkileri, olayların anlattığı yakın akrabalarından gördüğü psikolojik baskı, eğitim durumu, evinden ayrılıp ikna edilerek tekrar evine getirilmesi, başkaca kalacak yerinin bulunmayışı gibi nedenler, sanığın tehdit ve tecavüzlerine karşı mağduru başlangıçta sessiz kalmaya itmiş, çocuk dünyaya geldikten sonra çıkan dedikodular nedeniyle dayanamayarak olayı adli makamlara intikal ettirmiştir. Dolayısıyla adli tıp raporunda da tespit edildiği üzere mağdurun olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğu mahkememizce kabul edilmiş, bir an için olay sonrasında çıkan dedikodulardan dolayı ruh sağlığının bozulduğu kabul edilse bile bunun aradaki illiyet bağını kaldırmayacağı, ruh sağlığındaki bozulmanın temelinin sanığın cinsel saldırı eyleminin bulunduğu” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

Re’sen temyize tabi olan bu hükmün sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “bozma” istekli 29.05.2012 gün ve 107035 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığı’na gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulu’nca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanığın cinsel saldırı suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; mağdurun ruh sağlığının suç nedeniyle mi, yoksa olay sonrasındaki dedikodu ve çevre baskısıyla mı bozulduğunun tespiti amacıyla Adli Tıptan yeni bir rapor alınmasının gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğinden;

Mağdur beyanında; on altı yıldır evli olduğunu, evlendikten bir yıl sonra eşinin felç geçirdiğini ve yatalak duruma düştüğünü, iki yıl önce köyde düğün olduğunu, kayın biraderi olan sanığın eve gelip ısrar ederek eşini düğüne götürdüğünü, bir süre sonra tekrar geldiğini ve poşet içerisinde bira şişesi bıraktığını, on dakika sonra yeniden gelip kapıyı çaldığını ve biraları almak istediğini söylediğini, kapıyı açtığı sırada sanığın kendisini arkasından tuttuğunu, kafasına vurduğunu, yatak odasına götürüp zorla kendisine tecavüz ettiğini, karşı koymaya çalıştığını, ancak gücünün yetmediğini, aralarında bir itiş, kakış olmasına ve direnmesine rağmen evin avlu içinde olması sebebiyle kimsenin duymadığını, sanığın kendisine ölümle tehdit edip olayı kimseye anlatmamasını istediğini, korktuğu için olayı hiç kimseye söylemediğini, sanığın bir yıl içerisinde değişik aralıklarla ondört onbeş kez kendisine zorla tecavüz ettiğini, bu sırada eşi ile de ilişkiye girdiğini, hamile kaldığını, sonrasında bir kızı olduğunu, kızının sanığa benzediğini, çevrede dedikodu çıkmaya başladığını, vicdan azabı çektiği için eşinden ayrılmaya karar verdiğini belirttiği,

Bozma ilamından sonra ise şikayetinden vazgeçerek eşinin yanına döndüğü, vekilinin de, mağdurenin olaydan sonra bulunduğu yerden ayrılarak sosyal çevresini değiştirmesi nedeniyle ruh sağlığındaki bozulmanın çevre etkisiyle olup olmadığı yönünde rapor alınmasına gerek olmadığı ve alınacak raporun sonuca etkisinin bulunmadığını beyan ettiği,

Evliliklerinin başlangıcında herhangi bir sağlık sorunu bulunmayan mağdurenin eşinin, su tarihinden önce felç olduğu ve yürüyemediği,

Sanığın suçlamaları kabul etmediği ve mağdurenin ağabeyinden boşanmak için bu olayları uydurduğunu savunduğu, müdafiinin ise, temyiz dilekçesi ve bozma ilamından sonraki beyanında sanığın mağdure ile rızası dahilinde cinsel ilişkiye girdiğini belirttiği,

Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığı Biyoloji İhtisas Dairesi’nin 01.11.2007 gün ve 1251 sayılı raporuna göre; “DNA analizleri ile belirlenen lokus allelleri itibarı ile (D.A.) ve (E.A.) ‘a ait kan numunelerinden tespit edilen DNA profillerinin, (A.A.) ve (T.A.) ‘a ait kan numunelerinden tespit edilen DNA profilleri ile karşılaştırılması sonucunda; (A.A.)’dan (E.A.)’a babalık yönünden allel geçişlerinin mevcut olmadığı, dolayısıyla (A.A.)’ın (E.A.)’ın babası olamayacağı, (T.A.)’dan ise (E.A.) a babalık yönünden allel geçişlerinin mevcut olduğu, bu bulgulara göre (T.A.)’ın %99.99 ihtimalle (E.A.)’ın babası olabileceği” (A.N.) Hastanesinin 03.01.2008 gün ve 27342 sayılı raporuna göre; “Tekrarlayıcı şekilde rızası dışında akrabası olan bir erkek tarafından fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalan adı geçenin bu süre boyunca ve sonrasında ağlamalar, uyku bozukluğu, isteksizlik, olayı rüyada görme şikayetleri olmuş, bu şikayetlerle doktora başvurusu bulunmamış, yapılan muayenede bilinç açık, koopre onyante, algı bellek kusuru yok, düşünce içeriğinde olayla ilgili tekrarlayıcı düşünceler, depresif düşünce içeriği mevcut, duygularının depresif, affekti ağlamaklı olduğu, travma sonrası stres bozukluğu depresyon hastalıklarına ait belirtiler taşıyor olduğu ve suça konu olay sonrasında ruh sağlığı bozulduğu”, Adli Tıp Kurumu 5. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 05.05.2008 gün ve 4078 sayılı raporunda; “2004-2006 yıllarında mağduru bulunduğu zorla ırza geçme olayı sonucu beden ve ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede “travma sonrası stres bozukluğu” denilen ağır nöroz arazının tespit edildiği, buna göre olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğu,” Adli Tıp Kurumu 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 11.10.2010 gün ve 2674 sayılı raporunda; “Mağduru bulunduğu zorla ırza geçme olayı sonucunda saptanan depresif elementlerle müterafik travma sonrası stres bozukluğunun 765 Sayılı TCK’nın 418/2.maddesinde “mağdurun sıhhatine sair büyük bir nakise irası” niteliğinde olup olmadığı sorulan mağdurun 09.04.2008 ve 21.07.2008 tarihinde kurulumuza yapılan muayenesi ve dava dosyasının tetkiki sonucunda; şahısta saptanan depresif elementlerle müterafik travma sonrası stres bozukluğunun 765 Sayılı TCK’nın 418/1.maddesindeki “mağdurun sıhhatine sair büyük bir nakise irası niteliğinde olduğu” şeklindeki açıklamalara yer verildiği, Anlaşılmaktadır.

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102.maddesinde;

“1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişi, mağdurun şikayeti üzerine, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle işlenmesi durumunda, yedi yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi halinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikayetine bağlıdır.

3) Suçun;

a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

b) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

c) Üçüncü derece dahil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı,

d) Silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,

İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.

4) Suçun işlenmesi sırasında mağdurun direncinin kırılmasını sağlayacak ölçünün ötesinde cebir kullanılması durumunda kişi ayrıca kasten yaralama suçundan dolayı cezalandırılır.

5) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde, on yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.

6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.” Şeklindeki düzenleme yer almaktadır.

Maddenin beşinci fıkrasında cinsel saldırı suçunun fiile bağlı neticesi sebebiyle ağırlaşmış halleri düzenlenmiş, fıkranın gerekçesinde; “cinsel saldırı suçunun işlenmesi suretiyle mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulmasına neden olunması, daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir.” Denilmiştir.

İlgili fıkranın uygulanabilmesi için cinsel istismar ya da saldırı sonucuna bağlı olarak mağdurenin beden veya ruh sağlığında bozulma meydana gelmeli ve sanığın eylemi ile ortaya çıkan sonuç arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Mağdurenin ruh veya beden sağlığının bozulup bozulmadığı hususunda mutlaka adli rapor alınması gerekmekle birlikte, ruh sağlığındaki bozulmanın cinsel saldırı nedeniyle mi, yoksa olay sonrasındaki dedikodu, oluşan çevre baskısı ya da sair etkenler sonucu mu meydana geldiğinin tespiti noktasında rapor alınması gerektiğine yönelik olarak madde metni ve gerekçesinde bir düzenleme veya açıklama bulunmamaktadır. Ayrıca mağdurenin yaşadığı sosyal çevrede oluşan dedikodu ve baskının olayın etkisi ile ortaya çıkmış olması halinde, sanığın cinsel saldırı fiili ile mağdurenin ruh sağlığının bozulması arasındaki illiyet bağının kesilmeyeceğinin de kabulü gerekir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Köyde yaşayan, dayısının oğlu ile evli ve bu evliliğinden iki çocuğu bulunan mağdurenin, bir yıl boyunca kayın biraderi olan sanığın cinsel saldırısına maruz kaldığı, bu fiiller sonucunda bir çocuk dünyaya getirdiği ve bu süreç içinde ruh sağlığının bozulduğu hususlarının, hiçbir tereddüte yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi karşısında, somut olayda cinsel saldırı eylemi ile mağdurun ruh sağlığının bozulması arasındaki illiyet bağını ortadan kaldıran herhangi bir neden bulunmadığından mağdurenin ruh sağlığındaki bozulmanın olay nedeniyle mi, yoksa olaydan sonra karşılaştığı çevre baskısı veya oluşan dedikodulardan mı kaynaklandığı yönünde rapor alınmasına gerek yoktur.

Aksinin kabulü, olay nedeniyle beş kez raporu alınan mağdurenin sonuca etkili olmayacak şekilde yeniden adli raporunun alınmasını gerektirecektir ki, bu durum mağdurenin yeni bir travmaya maruz kalmasına ve unutmaya çalıştığı olayları iç dünyasında yeniden yaşamasına neden olacak ve ceza muhakemesinin maddi gerçeğe ulaşma amacına hiçbir faydası bulunmayacağı gibi mağdure açısından bir haksızlık da oluşturacaktır.

Bu itibarla, usul ve kanuna uygun olan yerel mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Genel Kurul Üyesi; hükmün bozulması gerektiği görüşüyle karşı oy kullanılmıştır.

SONUÇ

Açıklanan nedenlerle;

1- (E.) 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.03.2012 gün ve 20-63 sayılı direnme hükmünün ONANMASINA,

2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 29.01.2013 tarihli müzakerede yeterli yasal çoğunluk sağlanamadığından 12.02.2013 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

2013/4 2013/4

Karımla Zorla Seviştim Şikayetçi Oldu

Karımla Zorla Seviştim Şikayetçi Oldu

Arkadaşlarla buluşup yiyip içip eğlendiğimiz bir gece geç saatte eve geldim. Saat oldukça geç olduğu için çocuklar ve eşim yatmıştı. Ben de yatmak için yatak odasında geçtim. Karımı yatakça yarı çıplak görünce şehvetlendim. Onu uyandırdım, birlikte olmak istediğimi söyledim. Uykusu olduğunu, uyumak istediğini söyledi. Gecenin bu saatinde kiminle idiysen git onları yap dedi.

Karımla zorla seviştim şikayetçi oldu

Ben de zaten alkollüydüm. Sinirlendim. Altını üstünü zorla çıkardım, eşim altımda çırpınırken onunla zorla birlikte oldum.

Eşim hıçkırıklarla ağlıyordu. İşim bittiğinde pişman oldum. Ama olan olmuştu bir kere. Eşim ertesi gün çocukları da alıp evi terk etti. Ona zorla tecavüz ettiğimi söyleyip benden şikayetçi olmuş. Polisler benim ifademi aldı. Hapis cezası alabileceği söylediler. Karımı üzüp incittiğime mi yanayım, hapis cezası alacağıma mı yanayım bilemiyorum. Ne yapmamı önerirsiniz?

*

Size iyi haberler vermek isterdim ama ne yazık ki durumunuz pek parlak görünüyor.

Eşiniz istemediği halde zorla onunla cinsel birleşmede bulunmanız Türk Ceza Kanunu’nun 102. maddesine göre suç oluşturmuş. Eşiniz de şikayetçi olmuş.

Üzülerek ifade etmem gerekiyor ki oniki yıla kadar hapis cezası alma tehlikesi ile karşı karşıyasınız. İyi bir savunmaya ihtiyacınız var. Bir ceza avukatı ile görüşüp vekalet vermenizi ve sizi savunmasını sağlamanızı tavsiye ediyorum.

*

Konu ile ilgili emsal olabilecek bir Yargıtay kararını aşağıda bulabilirsiniz:

14. Ceza Dairesi 2014/2965 E. , 2014/3332 K.

“İçtihat Metni”

Sanık … hakkında nitelikli cinsel saldırı suçundan yapılan yargılama sonunda; atılı suçtan beraatine dair Aydın 2. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 22.02.2010 gün ve 2009/254 Esas, 2010/49 Karar sayılı hükmün katılan tarafından temyizi üzerine, Dairemizin 09.12.2013 gün ve 2012/1568 Esas, 2013/12883 Karar sayılı ilamı ile bozma yönündeki kararına karşı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 22.02.2014 gün ve 5-2010/250882 sayılı itiraznamesi ile 5271 sayılı CMK.nın 308. maddesinin 2 ve 3. fıkraları gereğince itiraz etmesi üzerine dosya Daireye gönderilmekle incelendi;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı yerinde görüldüğünden İTİRAZIN KABULÜNE, Dairemizin 09.12.2013 gün ve 2012/1568 Esas, 2013/12883 sayılı bozma kararının 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle 5271 sayılı CMK.nın 308. maddesine eklenen 2 ve 3. fıkraları uyarınca KALDIRILMASINA, karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükmü usul ve kanuna uygun olduğundan, katılanın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, Dairemizce verilen 09.12.2013 gün ve 2012/1568 Esas, 2013/12883 Karar sayılı ilamdaki diğer sanık … hakkında hakaret ve sanık Özcan Acar hakkında kasten yaralama suçlarından onama hükümlerinin aynen muhafazasına, 17.03.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Sanığın eşi olan mağdureye yönelik anal yoldan farklı zamanlarda ve zorla birden fazla cinsel ilişkiye girme suçundan açılan kamu davasında mahkûmiyete
yeter delil bulunmadığından beraat kararı verilmiştir. Dosyada çözümlenmesi gereken sorun suçun sübutuna yöneliktir.
Dairemiz sübut değerlendirmesinde:
1- Mağdurun aşamalarda özde çelişki oluşturmayan beyanlarını,
2-Mağdurun faile iftira atmasını gerektirir bir husumetinin bulunmamasını,
3- Olayı doğrulayan tıbbi bulguları,
4-Tanık beyanları ile varsa diğer yan delilleri aramaktadır.
Olayın görgü tanığı bulunmamaktadır. Mağdure ile kayınvalidesi arasında sorun yaşandığı sabittir. Ancak mağdure ile sanık arasında iftira atmayı gerektirecek herhangi bir husumetin varlığı dosyaya yansımamıştır.
Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Adlı Tıp Anabilim Dalında görevli iki öğretim görevlisinin düzenlediği 27.03.2009 tarihli raporda hastanın anal muayene sırasında çok ağrılı ve ajite olduğu, anal tonus muayenesinin ağrılı ve tonusun azalmış olduğunun saptandığı, bu bulguların akut livata lehine olmakla birlikte kesin sonucun adli tahkikat ile belirlenmesinin uygun olacağı belirtilmiştir.
Mağdure 26.03 2009 tarihli dilekçesinde evlendiği gün rahatsız olması nedeniyle eşinin arkadan cinsel ilişkiye girdiğini, bu acıyı 4 gün çektiğini, günlerce oturamadığını, günü bittiğinde normal yoldan ilişkiye girdiğini, daha sonraları da aynı şeyi yaptığını, dayanamadığını;
Aynı tarihli savcılık beyanında evlendikleri ilk günden beri sanığın kendisi ile normal ve anal yoldan ilişkiye girdiğini, rızası olmamasına rağmen anal yoldan kendisi ile müteaddit defalar cinsel ilişki kurduğunu, anal yoldan en son ilişkinin 22.03.2009 günü olduğunu;
27.03.2009 tarihli rapordaki öyküsünde 22.03.2009 tarihinde istemediği halde eşinin ters ilişkiye zorladığını, evlendiğinden beri 4-5 defa ters ilişkilerinin olduğunu,
04.11.2009 tarihli mahkeme beyanında evlendikleri gün aybaşı olduğundan dolayı ilişkiye girmek istemediğini, sanığın normal yoldan ve arkadan zorla ilişkiye girdiğini, sonraki günlerde normal ilişkilere rıza gösterdiğini, ancak anal yoldan ilişkilere karşı çıktığını, sanığın zorla yaptığını, buna dayanamadığını;
08.02.2010 tarihli oturumda ise ilk gün aybaşı olmasına rağmen kendisini ispatlamak için normal yoldan ilişkiye girmek istediğini ve bu şekilde ilişkiye girdiklerini, arkadan ilişki olmadığını, devam eden günlerde normal ve anal ilişkinin birkaç defa olduğunu, anal ilişkinin isteği dışında olduğunu ifade etmiştir.
Sanık savunmasında evlendikleri gece adetli olması nedeniyle mağdurenin isteği ve ısrarı doğrultusunda anal yoldan cinsel ilişkiye girdiklerini, başkaca anal ilişkinin olmadığını söylemiştir.
Mahkeme gerekçesinde sanığın savunmasını üstün tutarak evlendikleri ilk gece aybaşı olması nedeniyle mağdurenin zorlaması sonucu sanığın anal yoldan ilişkiye girdiğini kabul etmiş, bu nedenle delil yetersizliğinden sanığın beraatine karar vermiştir. Gerekçede mağdurenin beyanlarına neden itibar edilmediği, sanık savunmasının neden üstün tutulduğu tartışılmamıştır.
İlk gece mağdurenin adetli olduğu sabittir. Mağdurenin 08.02.2010 tarihli mahkeme beyanı ile diğer beyanları arasında ilk gece anal ilişkinin olup olmadığı konusunda çelişki bulunmaktadır. Ancak sanık iddianamede sadece ilk geceki anal ilişkiden dolayı suçlanmamakta, sonraki dönemlerde de rıza dışı anal ilişki ile itham edilmektedir. Mağdurenin ilk gece dışında diğer zamanlarda gerçekleşen anal ilişkiye yönelik anlatımları tutarlıdır. Özellikle 22.03.2009 tarihindeki anal ilişki anlatımı 27.03.2009 tarihli rapordaki bulgularla doğrulanmaktadır.
Zira Adli Tıp raporunda eylemin rıza veya tehdit ile zora dayalı olarak mukavemetin kırılması ile veya kaydırıcı kullanılması gibi durumlarda anal bölgede iz ve emare olmayabileceği belirtilmektedir. Buna rağmen mağdurede tespit edilen akut fiilli livata emareleri beyanlarının samimi ve doğru olduğunu göstermektedir.
Sonuç olarak kocası olan sanığa iftira etmesi için bir nedeni bulunmayan mağdurenin rızası dışında farklı zamanlarda sanık tarafından birden fazla anal yoldan tecavüze uğradığına dair tıbbi raporla desteklenen anlatımlarına itibar edilmeli ve sanığın atılı suçtan mahkumiyetine karar verilmelidir. Bu nedenle beraat kararının onanması yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

Sevgilim hamile kalınca iftira attı

Sevgilim hamile kalınca iftira attı

İki katlı ufak bir binada oturuyoruz. Alt katımızdaki dairede oturan komşumuz bir suçtan 10 sene hapis cezası aldığı için cezaevine girdi. Kocası hapse girdiği için iki çocuğuyla ortada kalan komşuma yardımcı olmak için akşam iş dönüşü eve çıkmadan önce komşuma uğrayıp bir ihtiyaçları olup olmadığını soruyordum.

İnanın ilk zamanlarda içimde hiç kötü bir niyet yoktu sadece kadına ve çocuklarına yardım etmeye çalışıyordum. Ama gide gele komşum kadınla aramızda önce duygusal bir bağ oluştu. Sonra da aramızda ilişki başladı. Kocasıyla evliliği zaten sorunluydu. Kocası içeri girince de evliliğini kafasında bitirdiğini söylüyordu.

Aramızda ilişki başlayınca gün ortasında işten izin alıp komşumun evine gitmeye başladım. Hafta içi çocuklar okulda olduğu için rahat oluyordu. Hafta sonları da ben gittiğimde çocukları oyun oynamaları için sokağa çıkarıyordu.

O kocasından, ben karımdan boşanıp evlenmeyi planlıyorduk. İlişkimiz bu şekilde iki sene kadar devam etti. Her şey çok güzeldi. Ama bir gün aniden kapıma polis geldi. Meğerse bana tecavüz etti diye beni şikayet etmiş.

Ben sana tecavüz etmedim ki, her şeyi isteyerek yapmadık mı, neden bana iftira attın diye sordum. Adetinin geciktiğini, gebelik testi yapınca hamile olduğunu öğrendiğini, kocasının onu aldattığını öğrenirse onu da beni de öldürmesinden korktuğunu, zorla yaptı demekten başka çaresi olmadığını söyledi.

Tamam evli olduğum halde evli bir kadınla ilişki kurmam yanlıştı ama ben zorla hiç bir şey yapmadım. Onu hiç zorlamadım. Hatta ilk başlarda ona yanaşmam için o bana cesaret verdi. Ama zora girince kendini kurtarmak için bana iftira attı. Şimdi hakkımda ceza davası açıldı. Ne yapacağımı bilmiyorum. Lütfen bana yardımcı olun.

*

Bir yanlış, başka bir çok yanlışa sebep olmuş. İşler bir anda sizin hiç hesap etmediğiniz noktalara gitmiş maalesef. Oldukça zor bir durumda olduğunuz anlaşılıyor.

Tabii bir soruya cevap vererek bu sorununuzun çözülemeyeceğinin siz de farkındasınızdır. İyi bir savunmaya ihtiyacınız var. İyi bir savunma yapmadığınız taktirde hapis cezası alma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunuzu bilmeniz yararınıza olacaktır.

Müşteki ile aranızdaki cinsel ilişkilerin karşılıklı rıza ile gerçekleştiğini ispat etmeniz yararlı olacaktır. Bir ceza avukatı ile görüşüp vekalet vermenizi ve sizi savunmasını sağlamanızı tavsiye ediyorum.

Konu ile ilgili emsal olabilecek bir Yargıtay kararını aşağıda bulabilirsiniz:

14. Ceza Dairesi 2012/1370 E. , 2014/775 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 5 – 2010/239213

Nitelikli cinsel saldırı suçundan sanık M.. U..’nun bozma üzerine yapılan yargılaması sonunda; atılı suçtan mahkûmiyetine dair Ç. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 01.04.2010 gün ve 2010/12 Esas, 2010/35 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Dosya kapsamından; sanığın, mağdurenin eşinin abisi olup, mağdurenin eşinin adam öldürme suçundan yaklaşık 5 yıldır cezaevinde bulunduğu, mağdurenin Ç.. K..de kayınbabasının evinde oturduğu, evin iki katlı olup mağdurenin üst katta ikamet ettiği, kayınbaba ve kayınvalidesinin vefatından sonra sanığın 3-4 ay süreyle bazen eşi ile bazen de tek başına gelip bu evin alt katında kaldığı, mağdurenin test yaptırıp hamile olduğunu anlayınca ablası tanık D.’ya telefon açarak sanığın cinsel saldırıda bulunduğunu ve hamile kaldığını bildirdiği, onun da kardeşi olan tanık A.’i arayarak durumdan haberdar ettiği ve bu tanıkların köye gelerek mağdureyi kürtaj için Ç. Devlet Hastanesine götürdükleri, tanık doktor E..B..’nun geçerli sağlık nedenleri olmadığı sürece kürtaj yapılamayacağını bildirmesine rağmen mağdurenin ısrarcı olduğu, bunun üzerine abisi tanık Adem’in de doktorla konuşarak, mağdurenin eşinin cezaevinde olduğunu, sanığın tecavüzüne uğradığını bu nedenle kürtaj yapmasını ısrarla istediği, tanık doktorun da böyle bir durum varsa savcılığa müracaata bulunmalarını telkin etmesi üzerine 09.01.2007 günü mağdurenin savcılığa başvurduğu olayda; mağdurenin, sanığın 09.01.2007 gününden yaklaşık 2-2, 5 ay önce tehdit ederek ırzına geçtiğini, bu ilk olaydan sonra da beraber olduklarını, toplam 4 defa ilişkiye girdiklerini, bu ilişkilerin hepsinin zorla gerçekleştiğini, ilişkiler sırasında sanığın kendisini döverek direncini kırdığını ve bu şekilde ırzına geçtiğini belirtmiş ise de; Çankırı Cumhuriyet Başsavcılığının 2006/2745 soruşturma nolu dosyasında mağdurenin 06.10.2006 tarihinde Jandarmaya müracaat ile bir gün önce traktör kasasını komşuya vermesi nedeni ile sanığın kendisini darp ettiğini belirterek şikâyetçi olduğu, alınan doktor raporuna göre basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığının anlaşıldığı, mağdurenin 28.11.2006 tarihinde yaralama olayı ile ilgili Cumhuriyet Savcılığına müracaat ile şikâyetinden vazgeçtiğini belirttiği, bu mürücaatları sırasında cinsel saldırıya uğradığına ilişkin şikâyette bulunma olanağı var iken cinsel saldırı eylemlerinden hiçbir şekilde sözetmediği, mağdurenin kızı Ayşe’nin de beyanlarında sanığın evlerine geldiği zamanlarda kendisini ve kardeşini dövdükten sonra kapıyı kilitleyip annesi ile birlikte içeride olduklarını ancak ne yaptıklarını görmediğini beyan etmesine rağmen sanığın bu sırada annesini de darp ettiğine veya annesinin bağırıp, yardım istediğine dair herhangi bir anlatımda bulunmadığı gözetildiğinde; eşi uzun süredir cezaevinde olan mağdurenin, sanıkla girdiği cinsel ilişkiler sonucu hamile kaldığını anlamasından sonra, zorla ırzına geçildiğine dair iddialarının kendisini, eşine ve ailesine çevresine karşı haklı çıkarma gayretine bağlı olabileceği ayrıca Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesinin 21.03.2007 günlü raporuna göre sanığın, doğan bebeğin babası olduğu kesin olarak tespit edilmesine rağmen, mağdure ile hiçbir şekilde cinsel ilişkiye girmediğini ifade etmiş ise de, bu durumun mağdurenin yengesi olması münasebetiyle ailevi, toplumsal yönden ahlaken kaldığı zor durumdan kurtulmaya yönelik savunma niteliğinde olduğu, bu itibarla sanığın eylemini cebir veya tehdit ile gerçekleştirdiğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği nazara alınarak atılı suçtan beraati yerine mahkûmiyetine hükmolunması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 23.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Tecavüze Uğradım Beni Tehdit Ediyor

Tecavüze Uğradım Beni Tehdit Ediyor

Çalıştığım işyerimde çalıştığım çalışanlardan birisi bana tecavüz etti. Kimseye söylersen seni öldürürüm diye tehdit ediyor. Seni her çağırdığımda geleceksin yoksa kocana her şeyi anlatırım diye tehdit ediyor.

Korkumdan kimseye bir şey söyleyemiyorum. Kocam duyarsa yuvam yıkılır. Kocama başka şehire taşınalım diyorum. Ama başımdaki belayı kocama anlatamadığım için kocam burada bir düzenimiz var diye taşınmaya yanaşmıyor. Bir seneden fazladır haftada bir kaç defa bana tecavüz ediyor. Bu pis insandan hamile kalırım diye çok korkuyorum. Ne yapacağımı bilemez haldeyim. Lütfen bir yol gösterin.

*

Tecavüz yani cinsel saldırı Türk hukukunda çok ağır cezalarla cezalandırılmaktadır. Türk Ceza Kanunu‘nun 102. maddesine göre; size tecavüz eden kişinin 18 senelik hapis cezası alacağını söyleyebilirim. Size bir senedir defalarca tecavüz ettiği için Türk Ceza Kanunu’nun 43. maddesine göre cezası arttırılacaktır ki bu da 24 sene civarı hapis cezasına çarptırılması demektir.

Korkunun ecele faydası yoktur diye bir atasözü vardır. Benim tavsiyem korkunuzu yenin ve olayı polise intikal ettirin. Sürekli tecavüze uğramak tahammül edilebilecek bir durum değil. Buna bir an önce son vermenizi ve şikayetçi olmanızı tavsiye ediyorum.

Evlilik içi tecavüz nedir

Evlilik içi tecavüz nedir

Evlilik içi tecavüz eşlerden birinin (genellikle erkeğin) diğer eş istemediği halde onu cinsel tatmin aracı olarak kullanmasıdır.

Evli olan eşlerden birisinin (ki pratikte bu genellikle erkek eş oluyor) diğer eşi cinsel ilişkiye zorlaması yakın döneme kadar Türk hukukunda suç sayılmıyordu.

2005 senesinde yürürlüğe giren yeni Türk ceza kanunu ile evli olsalar bile diğer eşle isteği dışında cinsel eylemde bulunmak suç olarak kabul edildi.

seks +18

Kızıma Arka Yoldan Tecavüz Edilmiş

Kızıma Arka Yoldan Tecavüz Edilmiş

Biri 16 diğeri 12 yaşında iki kızım var. Kocamla ayrılalı 5 sene oldu. Çocuklarımla tek başıma ayakta kalmaya çalışıyorum.

16 yaşındaki kızımın okuluna yakın bir yerde dükkanı olan bir esnafın oğluyla arkadaş olmuşlar. Kızım benden hiç bir şeyini saklamaz. Ne olursa hemen gelir bana anlatır. Bu yüzden kızıma çok güveniyordum. Bu çocuğun çok iyi bir insan olduğunu anlatıyordu. Ben de sevgili olmalarına karşı çıkmadım. Kızım buluştuklarında sadece öpüştüklerini söylüyordu. Ben de artık yaşı büyüdü diye öpüşmelerine karşı çıkmıyordum.

Geçen ay çamaşır yıkayacakken kızımın iç çamaşırını inceledim. Külodunda kan ve sperm lekeleri olduğunu fark ettim. Beynimden vurulmuşa döndüm. Kızımı karşıma alıp konuştum. Önce inkar etti ama külodundaki lekeleri gösterip o zaman bunların nasıl olduğunu açıkla deyince anlatmak zorunda kaldı. Meğerse bunlar işi büyütmüşler, buluştuklarında sadece öpüşmüyorlarmış. Haftada 2-3 defa arkadan ilişkide bulunuyorlarmış.

Kızım doktora gitmeyi kabul edince doktora götürdüm. Doktor da arkadan ilişki ile oluşan izler, kızarıklar olduğunu, muhtemelen bir çok defa arkadan ilişki yaşandığını söyledi.

Benim kızım daha çok küçük. Oğlan onu kandırıp haftada bir kaç defa onu kullanmış. Bu ahlaksızdan şikayetçi olmayı düşünüyorum. Ama yaptıklarını inkar ederse nasıl ispat edeceğim diye düşünüyorum. Kızıma yaptıkları yanına kar kalmasın istiyorum. Ne yapmamı önerirsiniz?

*

Kızınızın sevgilisinin yaptıkları Türk Ceza Kanunu‘nun 102, 103, 104 ve 105. maddelerine göre suç oluşturuyor.

Bir ceza avukatı ile görüşüp vekalet vermenizi ve sizi savunmasını sağlamanızı tavsiye ediyorum. Anlaşacağınız ceza avukatı olanların nasıl ispat edileceği, kızınıza bu ahlaksızlığı yapan kişinin nasıl cezalandırılacağı hakkında size danışmanlık da yapacaktır.

Ben şikayetçi olduğunuz taktirde kızınızın sevgilisinin çok büyük bir ihtimalle ceza alacağı kanaatindeyim.

Yaptığımın Suç Olduğunu Bilmiyordum Karım Benden Şikayetçi Olmuş

Yaptığımın Suç Olduğunu Bilmiyordum Karım Benden Şikayetçi Olmuş

Bir akşam eve içkili gelmiştim. İnternette gezinirken cinsel arzularım kabardı. Karıma sevişmek istediğimi söyledim. Gündüz kavga ettiğimiz için karım bana kırgındı. Bana “Önce istediğini söyle sonra gel yapalım de, öyle olur mu, ben yapmak istemiyorum” dedi. Ben de onu yatak odasına çekiştirip onunla birlikte oldum.

Nikahlı karımla cinsel birleşmede bulunmanın suç olduğunu bilmiyordum, karım benden şikayetçi olmuş

Sabahleyin karım eşyalarını toplayıp evi terk etti. Karım ona zorla tecavüz ettiğimi söyleyip benden şikayetçi olmuş. Ben karıma tecavüz etmedim, insan karısına nasıl tecavüz edebilir ki? Ben nikahlı karımla birlikte oldum. Polisler beni karakola götürdü, ifademi aldı. Hapis cezası alacağımı söylediler. Nikahlı karımla cinsel birleşmede bulunmanın suç olduğunu bilmiyordum. Sonuçta nikahlı karım bu, insan karısıyla cinsel birleşmede bulunamaz mı? Polisler yaptığımın suç olduğunu söylediler. Ben karımla yıllardır sevişiyorum bir şey olmadı, suç değildi. Bu defa nasıl oldu? Yaptığımın suç olduğunu bilmeden yaptım ben. Ne yapacağımı bilmiyorum. Suç olduğunu bilmediğim halde bana hapis cezası istenmesi mümkün müdür? Hapse girmek istemiyorum. Hapse girmekten çok korkuyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Lütfen bana yardım edin.

*

Türk Ceza Kanunu‘nun 4. maddesine göre; Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz. Nitekim polisler de yaptığınızın suç olduğunu ifade etmişler.

Türk Ceza Kanunu‘na göre evli olmanız o istemediği halde karınızla cinsel ilişki yaşama hakkı vermez. Böyle bir şey yaparsanız (ki yapmışsınız) Türk Ceza Kanunu‘nun 102. maddesine göre suçtur. Karınız da şikayetçi olmuş. Maalesef 18 sene hapis cezası alma riskiyle karşı karşı olduğunuz öngörülebilir. Hapse girmek istememekte haklısınız, kimse hapse girmek istemez. İyi bir savunmaya ihtiyacınız var. Bir ceza avukatı ile görüşüp vekalet vermenizi ve sizi savunmasını sağlamanızı tavsiye ediyorum.

seks +18

Komşum Tecavüze Yeltendi

Komşum Tecavüze Yeltendi

Ailece görüştüğümüz komşumuzun kocası işten eve erken geldiğini arkadaşım olan karısının evde olmadığını söyleyip bir şeyler atıştırmak için çay demlememi rica etti. Bahçede oturmasını, yiyecek bir şeyler hazırlayıp bahçeye getireceğimi söyledim. Çay demlemek ve yiyecek hazırlamak için mutfağa geçtim. Ama o bahçede oturmayıp arkamdan mutfağa gelmiş. Ben yemek hazırlarken arkamdan yaklaşıp göğüslerimi yakaladı. Beni çok beğendiğini, sevgili olmak istediğini söyledi. Ben istemediğimi söyleyip salona kaçtım ama peşinden geldi. Üzerime atlayıp beni öpmeye başlayınca bağırmaya, imdat istemeye başladım. Diğer komşular açık olan bahçe kapısından yardıma gelince panik oldu ve kaçtı.

O gün yaşadığım korkuyu anlatamam. Üzerinden zaman geçti ama hala kendime gelemedim. Sanki her an arkamdan bana saldıracakmış gibi geliyor. Korku içime yerleşti sanki.

Olayı komşular da gördü, kocam da öğrendi. Bu yaptığı yanına kalmasın istiyoruz. Dava açmak istiyoruz ne yapabiliriz?

*

Komşunuz size saldırırken bir değil birkaç suç işlemiş. Bu sebeple ceza davası açma hakkınız var. Ayrıca size yaşattıkları sebebiyle tazminat davası açma hakkınız da var. Zamanaşımı sürelerini kaçırmamaya dikkat etmenizi öneririm. Aile hukuku uzmanı bir avukatla görüşerek hukuki süreci vakit geçirmeden başlatmanızı tavsiye ediyorum.

+18 seks, Cinsellik

Tecavüze Uğradım Hamileyim

Tecavüze Uğradım Hamileyim

Güneydeki bir otelde yapılan toplantıya şirketimizi temsilen 6 kişi olarak katıldık. Toplantıların bittiği gece bir veda gecesi düzenlendi. Gecenin geç saatlerine kadar içki ve eğlence devam etti. Herkes alkol almıştı ama patronumuz içkiden ayakta zor duruyordu, odasına gidebilecek durumda değildi. Ona yardım edip onu odasına götürdüm. Odaya girdiğimizde bana sarılıp öpmeye çalıştı. Ben kabul etmeyip onu itince sarhoş olduğu için zaten zor ayakta durduğu için yere düştü. Onu itip yere düşürmeme çok sinirlendi. Ayağa kalkıp bana tokat attı. Bana küfürler ederek saldırdı. Bir eliyle saçlarımı kavrayıp çekerken öbür eliyle de elbisemi çekiştirerek çıkarmaya başladı. Sesimi çıkarırsam kendi isteğimle odasına geldiğimi söyleyip beni herkese rezil edeceğini, direnirsem bana gene vuracağını, işten atacağını, hayatımı bitireceğini söyleyerek tehdit etti. Sinirlerim boşalmıştı. Elim ayağım titriyordu. Beni dövecek, otelde rezalet çıkarsa herkese rezil olacağım diye sesimi çıkaramadım. Bakire olduğumu söyleyip yapmaması için yalvardım. Ama o kadar sarhoş ve kızgındı ki beni duymuyordu bile. Gözü dönmüş bir hayvan gibiydi. Beni yatağa sürükledi. Zorla, çekiştirerek üzerimdeki elbiseleri çıkarttı ve bana tecavüz etti.

Tecavüzden sonra beni yine tehdit etti. Birisine anlatırsam beni öldürteceğini söyledi. Korkumdan ne aileme anlatabildim, ne polise gidebildim.

Hamile kaldığımı anladım

Bu olanların üzerinden iki ay geçtikten sonra hamile kaldığımı anladım. Patronuma hamile olduğumu söyledim. “Benden olduğu ne malum” dedi şerefsiz. “Kızlığımı o gece sen bozdun, başkasından nasıl olabilir? Şerefsizlik yapma” dedim. Şirketteki herkes aramızdaki bağrışmaya geldi. Herkese rezil olduğum yetmezmiş gibi bir de işten çıkışımı vermiş.

Çocuk aldırmak günah diye çocuğu aldıramadım. Şimdi hamileliğimin 5. ayındayım. Bu şerefsiz yaptıklarının bedelini ödesin, yaptıkları yanına kalmasın istiyorum.

Ne yapabilirim, hukuki haklarım nedir hiç bilmiyorum. Veysel bey lütfen bana yardım edin.

*

Yaşadıklarınıza, daha doğrusu size yaşatılanlara üzüldük. Size bu kötülükleri yaşatan, yapan tabii ki cezasını çekmeli.

Bir çok hukuki hakkınız olduğunu hemen söyleyeyim. Bu kişi aleyhine ceza davası, iş davası, tazminat davaları başta olmak üzere 6-7 farklı dava açabileceğinizi düşünüyorum. Zor bir hukuki süreç olacak maalesef. Bir avukattan destek almanız gerekiyor. Konuyu detaylı şekilde değerlendirmek ve size bilgi vermek için görüşmemiz daha sağlıklı olacaktır.

seks +18

Tecavüze uğradım hamile kaldım

Tecavüze uğradım hamile kaldım

Annemlerin evde olmadığı bir gün dayımın oğlu bize geldi. Ne kadar direndiysem de engel olamadım. Bana tecavüz etti. İşini bitirdikten sonra da kimseye bir şey söylemememi, birisine söylediğim taktirde beni öldüreceğini söyleyip öldürmekle tehdit etti.

Ben de hem korkumdan hem rezil olurum diye kimseye bir şey söyleyemedim.

Fakat bir süre sonra hamile kaldığımı anladım. Karnım şişmeye başlayınca daha fazla saklayamadım ve anneme anlatmak zorunda kaldım. Sonra da herkes duydu zaten. Herkese rezil oldum. Şimdi 8 aylık hamileyim.

Akrabalarımızın çoğu tecavüze uğradığıma inanmıyor. Dayımın oğluyla isteyerek ilişkiye girdiğime ve hamile kaldığıma inanıyorlar.

Dayımın oğlu olacak şerefsiz bana tecavüz ettiğini inkar ediyor. Çocuğun ondan olduğunu kabul etmiyor. Evlenmeye yanaşmıyor. Ben de bu şerefsizle evlenmek istemiyorum ama yaptıkları yanına kar kalmasın istiyorum. Hapse girmesini, maddi manevi tazminat vermesini ve çocuğun masraflarını karşılamasını istiyorum. Ne olursunuz bir yol gösterin ne yapmam lazım?

*

Zor bir durum yaşamışsınız ve anlaşılan o ki zor süreç sizin için bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Bu kötü şeyleri yaşamanıza sebep olan kişi aleyhine ceza davası ve tazminat davaları başta olmak üzere 4-5 farklı dava açabileceğinizi düşünüyorum. Aile hukukunu da bilen bir ceza avukatı ile görüşerek hukuki süreci bir an önce başlatmanızı öneriyorum.

"Veysel Danış'a Danış'ırsam bilirim"
diyorsanız Tıklayın