Avukat Veysel Danış

Dert Ortağı: Boşanma Avukatı

Dert Ortağı: Boşanma Avukatı

Yaşayanlar, şahit olanlar bilirler; boşanma davaları çok stresli davalardır. Türkiye’de maalesef diğer bütün davalar gibi boşanma davaları da uzun sürmektedir. Davanın uzun sürmesi de eşlerin daha çok gerilmelerine, yıpranmalarına sebep olmaktadır.

Eşlerin çok gergin olduğu, zor günler geçirdiği bu süreç boşanma avukatına bir “avukat olmaktan daha fazla” yük ve sorumluluk yükler. Bu durumu “avukat olmaktan daha fazla” yük düşüyor diye ifade ediyorum? Çünkü avukatın işi ve görevi boşanma davasında taraf olan müvekkiline hukuki destek vermektir. Bu destek dava ile ilgili sorularını cevap vermek (hukuki danışmanlık), dilekçelerin yazılması, davanın görüldüğü Aile Mahkemesindeki iş ve işlemleri yapmak (davayı açmak, dava giderlerini yatırmak, duruşmalara girmek, …) ile sınırlıdır.

Boşanma davasına taraf olan kişiler ise bunlarla yetinmez! İdare hukuku davalarında, ticari davalarda avukata farklı misyonlar pek yüklenmez. Ama miras davalarında, alacak davalarında, icra takiplerinde, boşanma davalarında bazı müvekkiller avukatlarını onları üzen kişilerden intikam almalarını sağlayacak bir “Kara Şövalye”, bir “silahşör” gibi görme, avukata farklı misyon yükleme eğilimine girerler. Bu algı boşanma davalarında tavan yapar.

Boşanma sürecindeki kişinin ruh halinin çok karışık olması şaşılacak bir şey değildir. Çok özel şeyler (cinsel beraberlik, aynı evi-yatağı paylaşmış olmak, aynı çocuklara “benim çocuğum” demek, …) paylaştıkları, çok özel günler (yüzük taktıkları gün, nikah günü, düğün günü, çocuklarının doğduğu günler, … ) yaşadıkları insandan şimdi kötü hareketler görmekte, kötü sözler işitmektedir. Büyük umutlarla kurduğu yuvası yıkılmaktadır. Belki çocuklarından ayrılmak zorunda kalacaktır. Boşandıktan sonra ne yapacaktır? Nerede kalacaktır, nasıl geçinecektir, hayata nasıl devam edecektir gibi sorular kafasını meşgul etmektedir.

Duyguları altüsttür. Boşanma davası devam eden insanın hala eşi olduğunu, çok şey paylaştıklarını, çocuklarının annesi/babası olduğunu bir noktadan sonra unutur! Agresifleşir. Onu böyle inciten insanı o daha fazla incitip intikam alma yoluna sapar. Bir insanın duyguları, kafası böyle karışık olunca bu durumun çevresindekilerle ilişkilerine de yansıması normaldir.

Dert Ortağı: Boşanma Avukatı

Boşanma avukatı dava sürecinde aklına gelen şeyleri danışmak için sık sık aradığı bir kişidir. Süreç içinde boşanma avukatı kızgınlıklarını, öfkelerini, beklentilerini, fikirlerini paylaştığı bir “dert ortağı” haline dönüşür. Müvekkil anlatır, anlatır, anlatır… Bazı avukat arkadaşlar müvekkillerin bu durumundan rahatsız olur fakat boşanma avukatları genellikle bu durumlara alışıktır ve müvekkilin bu durumuna hoşgörü göstererek sabırla dinlerler.

Veysel Danış olarak ben de bir çok boşanma davası takip ettikten sonra boşanma davalarında müvekkillerin konuşmaya, dertleşmeye, deşarj olmaya ihtiyaçları olduğunu gördüm. Müvekkillerin konuşmasına müsaade ettikçe davalar hakkında bir çok ipucu ortaya çıktığını da gördüm. Bunun benim boşanma davalarında başarımı yükselttiğini görünce bu yönde eğitim alarak kendimi geliştirmem gerektiği düşündüm. Üniversitenin Halkla İlişkiler bölümünü bitirdim. Sonra ilişki danışmanlığı ve yaşam koçluğu eğitimleri aldım. Artık yaşam koçu, dert ortağı boşanma avukatı olarak daha rahat dinliyorum müvekkilleri.

Yapılan bütün iyilikler, güzellikler sahibine döner. İnsanların dertlerine ortak oluyorum, sorunlarına beraber çözüm arıyoruz. Müvekkillerin sorunlarına ilgi gösterip sabırla dinleyip paylaşmak da bana dönüyor. Müvekkillerin dertlerini dinledikçe dava ile ilgili empati yapmam kolaylaşıyor, boşanma davasındaki başarımız yükseliyor. Davaları kazanmak da hem müvekkilleri, hem beni mutlu ediyor tabii.

Kıdem Tazminatı Davası

Kıdem Tazminatı Davası

Hukuk düzeni işgörene işyerinde çalıştığı her bir senelik hizmeti (kıdemi) için bir maaşı tutarında bir tazminat ödenmesini gerektiğini hükme bağlamıştır; bu tazminata “Kıdem tazminatı” adı verilmektedir.

Kıdem tazminatının ödenmesi hakkı işçilere (mavi yaka, beyaz yaka ayrımı yapılmadan bütün işgörenlere) tanındığı halde uygulamada maalesef işverenlerin bu hakka çokça riayetsizlik yaptığı görülmektedir. Çalışan işgörenler de işverenlerin ödemediği bu kıdem tazminatı haklarını tahsil edebilmek için yargı yoluna, mahkemeye başvurmak zorunda kalmaktadır. İşte işgörenlerin kıdem tazminatı haklarını tahsil edebilmek için açtıkları davaya Kıdem tazminatı davası denilmektedir.

Her davada olduğu gibi kıdem tazminatı davasının da açılabilmesi için belirli ilke ve şartlar var. Bu şartların başında işgörenin o işyerinde belli sürenin üstünde çalışmış olması yani kıdeme sahip olmasıdır. Çalışana işgören bir işyerinde ancak belli bir süre çalıştıktan sonra kıdem tazminatı almaya hak kazanır.

Kıdem tazminatı davası için gerekli olan bir diğer önemli şart da davanın zamanaşımı süresi geçmeden, süresi içinde açılmış olmasıdır. Zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılacak kıdem tazminatı davası hakkın müruruzamana uğradığı gerekçesi ile red edilecektir.

Kıdem tazminatı davası bir iş hukuku davası olmakla beraber ismi ve özü itibariyle bir tazminat davasıdır ve çalışan işgörenin mağduriyetinin izalesini (giderilmesini) hedeflemektedir.

İşgörenin oluşan mağduriyetinin giderilebilmesi bu davanın açılmasına ve kazanılmasına bağlıdır, bu sebeple davanın açılmasının ihmal edilmeyerek zamanaşımı süresi geçirilmeden açılması hayati önemdedir.

Tazminat Davaları Hakkında

Tazminat Davaları

Tazminat davaları özü itibariyle bir zarara uğramış olan mağdurun, zarara sebebiyet veren kişi veya kişilerden zararına karşılık olmak üzere bir miktar parayı talep etmesi olarak tanımlanabilir.

Tazminat davalarını “maddi tazminat davası” ve “manevi tazminat davası” şeklinde genel manada ikiye ayırmak mümkün ise de bu ayırım tazminat davalarının sınıflandırılmasında aslında çok yetersiz kalmaktadır. Çünkü bir çok tazminat davası çeşidi vardır. Tazminat davalarına örnek olarak maddi tazminat davası, manevi tazminat davası, trafik kazası tazminat davası, kıdem tazminatı davası, ihbar tazminatı davası, tıbbi hata (doktor hatası) (malpraktis) tazminat davası, haksız yakalanma-tutuklanma tazminat davası, … sayılabilir.

Tazminat davalarının hepsi özü itibariyle zarara uğramış mağdurun, zarara yol açan kişi veya kişilerden zararına karşılık olarak bir miktar talep etmesi sebebiyle aynı imiş gibi görünür. Fakat özü itibariyle aynı gibi görünse de tazminat davalarının ayrıştıkları temel noktalar da vardır. Mesela maddi tazminat davası ve manevi tazminat davası genellikle asliye hukuk mahkemesinde açılırken, kıdem tazminatı davası iş mahkemesinde, haksız tutuklanmadan dolayı tazminat davası ise ceza mahkemesinde açılmaktadır; ki tazminat davasının “görev” (yargılamayı yapan) mahkemenin değişmesi hukuk açışından temel bir ayrışma noktasıdır.

Kendi içlerindeki bu temel ayrımlar sebebiyle tazminat davalarını tek tek incelemek daha sağlıklı olacak diye düşünüyorum. İlgilendiğiniz tazminat davasına tıklayarak detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

"Sorunum Çözülsün Artık" diyorsanız Tıklayın